Einstein’a atfedilen bir çok söz dolaşıyor internet evreninde. Onlardan biri şu: Dünyayı kurtarmak için bir saatim olsaydı elli beş dakikasını problemi tanımlamaya, kalan beş dakikayı da çözümü bulmaya ayırırdım.
Büyük bilginin ağzından çıkmış olsun olmasın, karşımızdaki problemin adını doğru koymanın gereğini ifade eden önemli bir uyarı bu. Unutmayalım ki hastalığın kesin teşhisi konulmadan alelacele tedaviye başlamak fayda yerine daha fazla zarara da yol açabilir.
Bugün Türkiye’de yaşanan problemin de adını doğru koymak zorundayız. Bunu yapmazsak dertlerimize çare bulmamız zorlaşır.
Bizim bugün yaşadığımız problem, sözgelimi, enflasyon problemi değil. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk da değil problemimiz. Bürokraside aksama değil, yasaların yetersizliği değil. Hatta tek başına yönetim kadrolarının belirli olumsuz nitelikleri de değil.
Böylesi problemlerin mevcudiyeti elbette gerçek. Ancak bütün problemlerin altındaki asıl problem ülkenin yönetilemez durumda oluşudur. Halktan yönetme yetkisi alanların devlet cihazını yönetememesidir.
Devlet makinasını yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin bu makinayı yönetemiyor oluşlarının -daha doğrusu kısa zamanda...