2017’deki başkanlık referandumundan bu yana ülkede gerçekleşen en önemli sosyal değişim daha önceleri bugünkü iktidar partisinin de taban omurgasını oluşturan şehirli orta kesimin çöküşüdür belki. Özal’ın “orta direk” diyerek sahip çıktığı bu kesimin geliri artık “açlık sınırının altındaki” rakamlara kadar geriledi ve hem ekonomik hem de siyasi anlamda orta direk olma vasfını kaybetti.
Orta direğin devrilmesi toplumsal kaos alarmıdır. Doktor, mühendis, avukat, esnaf, memur... hem toplumdaki ekonomik düzenin hem de kültürel yapının bel kemiğini oluşturur. Eğitimli zümrelerin yurtdışını gözüne kestirmesinden doktorların şiddet mağduru haline gelişine kadar birçok gösterge meselenin boyutlarını resmediyor aslında.
Ancak bunları konuşacak halimiz yok şu anda. Toplumsal yapının çatırdayışını kulaklarımız duymuyor. Çünkü milli paramızın değeri her geçen gün daha da azalıyor, enflasyon hiç durmadan yükseliyor. Zamlar durmuyor, işsizlik artıyor, bir millet açlık sınırlarında yaşama kavgası veriyor.
Çünkü hem fiili olarak hem de resmi olarak Başkanlık rejimine geçtiğimiz 2017’den bu yana, yani bütün güç tek elde toplandıktan sonraki...