Bilgi yarışmasındaki bir sorunun toplumsal yankısı hayli derin oldu.
1819 yılında İstanbul’da havalimanı olsaydı, hangi şehirlere yolculuk etmek için dış hatlar terminalini kullanmak gerekirdi? (Ayrıntılı bilgi için bakınız: İbrahim Karagül’ün 2 Ocak 2019 tarihli yazısı.)
Atina, Bağdat, Kahire, Kudüs, Medine, Saraybosna, Sofya, Şam şıklarda geçen ve yurtiçinde olan şehirler. (Osmanlı Posta Tarihi koleksiyonumda Kudüs, Şam ve Halep’ten harici posta puluyla yurtdışına gönderilmiş mektuplar var.)
Soruda adı geçen şehirler, beni, Yahya Kemal’in mütareke yıllarını anlattığı 1918 şiirine götürdü: “Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdağadan / Ve göz kapaklarının arkasında eski vatan / Bizim diyâr olarak kaldı tâ kıyamete dek.” (Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti, 2007, sayfa 44.)
Örneğin 1911 yılında vefat eden bir vatandaşımız Berat, Drama, İpek, İşkodra, Kalkandelen, Kavala, Köprülü, Resne, Selanik, Yanya gibi onlarca şehri ve yüzlerce kazayı bizim bilerek hayata gözlerini yumdu. Kayıp acısı ve başka birçok şeyi yaşamadı. Şehirlerin ve isimlerin düşüşü, İslam ahalisinin perişan oluşu gibi. Selanik vilayetine bağlı Sarışaban kazasının Chryssoupoli, Cisr-i Mustafapaşa’nın Svilengard olması mesela.
Hamidiye isimli yerleşim yeri nerelerde var? Bakalım: Adana, Selanik, Ordu, Hama, Humus ve Şam. Selanik’teki Dospat, Hama’daki Maşyaf oluyor.