Sultan Orhan ile Şehzade Orhan. Vefat tarihleri itibariyle aralarında bir asır kadar fark var. Biri kendini milletine ve devletine adamış, diğeri şahsî ikbalinin peşinde koşmuş.
Bugün Sultan Orhan, gazi unvanıyla ve hayırla anılıyor. Devletin esas kurucusu kabul ediliyor. Kıymetli hatırası en güzel şekilde yaşatılıyor. Şehzade Orhan ise ancak hainlik örneklerine konu olabiliyor.
Yapmak ile yıkmak, tutku ile hırs arasındaki farkları anlatırken, her defasında bu iki isme yöneliyorum.
Aziz milletimiz, üzerinde hakkı ve emeği olan isimleri asla unutmaz. İyi niyetli cesareti ve imandan gelen dirayeti her zaman takdir eder. Onca hatasına rağmen Enver Paşa’yı hâlâ seviyor oluşumuzun temelinde bu vardır. Yanlışlarını konuşabiliriz ama samimiyetini tartışmayız.
Sultan Abdülhamit Han’ı gönlümüzde öne çıkaran; vatan sevgisi, kararlı duruşu ve yüksek fedakârlığıdır. Onun ismi, millî hafızamıza çıkmaz kalemle yazılmıştır. Hiç yanlış yapmamış mıdır? Yapmıştır. İnsan seçimlerinde hayli yanılmıştır mesela. Öte yandan; devleti ayakta tutabilmek için kendi yıkımına rıza göstermiştir. Bunu kaç kişi yapar?
Milletimiz uzun sayılabilecek bir süre lidersiz kalmıştır. Bu, nice tarihî fırsatın kaçırılmasına neden olmuştur. İkinci Dünya Savaşı yıllarında hakikatli bir lidere sahip olsaydık, yaşadığımız coğrafî sıkıntıların bir kısmı telafi edilebilirdi. Nasip.