Haberi alır almaz yola çıkıyoruz. Bir an önce varmak istiyoruz. Yol bitmiyor.
Daha kimse gelmemiştir diye düşünürken, evin bahçesini ve yanındaki boş arsayı dolu buluyoruz. İnsanlar sanki büyük bir ateşin etrafında toplanmış. Ateşin düştüğü yerdeyiz.
Herkes acının bir ucundan tutmaya, ağırlığını hafifletmeye çalışıyor. Sonucun ne olduğunu bilemiyoruz. Nihayetinde; her kuş kendi kanadıyla uçuyor.
Hepimiz ‘bir acıya kiracı’yız. Ecrin’in anne ve babası ise acının sahibi.
Ersin Çelik kardeşimiz, derin ve yüksek acıya rağmen sürekli şu sözü mırıldanıyor: “Emanetti, bizim değildi.” Ah teslimiyet.
Bir arkadaşımız kederli bir sesle şunu söylüyor: Acı o kadar yoğun ki ona giremiyoruz.