Kemal Öztürk’ün son yazısını okuyunca, gençliğime, yani doksanların hemen başına gittim ve o yıllarda biraz kaldım.
Yeni muhabir olan Öztürk, savaş sırasında Bosna’ya gidiş serüvenini anlatmış. Gidip de görememek, varıp da bulamamak üzücüdür hakikaten.
Bizim kuşağın her alanda birçok kahramanı oldu. Mesuliyet duygusu imana dayanır. İşte buradan doğan bir kahramanlık.
Doksanlar, İslâmî uyanışın ve direnişin başladığı yıllardır. Dirayetli isimlerin aynı anda geldiği bir dönemdir. Necmettin Erbakan, Aliya İzetbegoviç, Şeyh Ahmet Yasin, Cevher Dudayev, Abbas Medeni. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Çeçenistan’dan Cezayir’e kadar muazzam bir coğrafya.
Küçük ve dumanlı odalarda sürekli toplanıyoruz. İnsanların birbirine itimadı tam. Henüz maddiyat keşfedilmemiş. Yerel yönetimler, iktidar imkânları, ihale işleri falan bilinmiyor. Kitap listeleri veriliyor. Şiirler okunuyor. Hal hatır soruluyor. Çoğu zaman evimizin yolunu unutuyoruz.
Haberleşme sıkıntılı, kaynaklara ulaşım kısıtlı. Buna rağmen birbirimizden haberdarız. Çeçenistan direnişini yakından takip ediyoruz. Laçin Koridoru’nun düşmesinin sonuçlarını tartışıyoruz. Bosna savaşının adeta içindeyiz.