Bazı beldeler sizi çağırır. Davete icabet etmemek olmaz. Duymasını bilenler için mutlaka bir diyeceği vardır.
Gezmeye herkes gider, biz görmeye gidiyoruz. Bir büyüğü ziyaret edip halini ve hatrını sormak gibi.
Göynük, dağın alnına kurulmuş. Bu ifadeyi seviyorum: ‘İçerde kalmış.’ Roma’dan Osmanlı’ya kadar Anadolu’nun omurgası olan yolun üstünde. Eski güzergâh. Arifiye, Geyve, Taraklı, Göynük, Nallıhan, Beypazarı diye devam ediyor. Bu yoldan kimler geçmiş, hangi ordular yürümüş?
Göynük, hiç kuşku yok ki, ülkemizin en güzel beldelerinden biri. Buraya kim bilir kaç kez geldik? Herhalde otuzu geçmiştir. Her seferinde, ilk kez gelmiş, görmüş gibi seviniyoruz. Duru güzellik.
Göynük’ün Osmanlılar tarafından fethi, Taraklı’dan hemen sonra oluyor. Bu iki ilçenin kaderi ve tarihi neredeyse aynı. Kardeş gibi birbirlerini tamamlıyorlar.
İlçenin içinden Çubuk gölünden kaynağını alan Göynük Suyu geçiyor. Aynı su, büyüyerek Taraklı ve Geyve’ye uğradıktan sonra Sakarya nehrine karışıyor. (Bingöl’de Murat nehrinin kollarından biri de Göynük Suyu idi.)