Sonbaharın sonundayız. Geldi ve gidiyor. Ne anladık, anlatalım. Evimizin önünde belki birkaç ağaç vardı ve onların yaprakları döküldü. Hava soğudu, biraz yağmur yağdı vs. Bu mudur?
Elbette değildir. Sonbaharın neye karşılık geldiğini görmek için biraz açılmak gerekiyor. Dağlara, kırlara, kasabalara gitmeliyiz. Parklardan ziyade ormanları, yaylaları görmeliyiz. Beton ve asfalt arasında adeta hayatsız yaşıyoruz.
Şehirde çoğunlukla alıcı gözle bakıyoruz. Vitrinler, mağazalar, birtakım ilânlar. Alıcı gözle bakmak insanı yorar. Gönlümüze ağırlık verir. Temâşa daha kıymetlidir.
Mesela: Bir yere bağlanmanın ve sebat etmenin güzelliğini en iyi ağaçlar anlatır. Sözünü tutmuş olmanın ferahlığı gibi.
İnsanoğlunun fıtratı vermekten çok almaya yatkındır. Ağacın anlamı ise karşılıksız iyiliktir.
Faydalı olan şeyler genellikle savunmasızdır. Bir kiraz ağacını veya dağları yurt tutmuş su kaynağını düşünelim. Meziyet ve şahsiyet sahibi birçok insanın durumu da böyle değil midir?