Vatan edindiğimiz bu coğrafya, yüksek risk taşıyan bir bölge. Rahat bırakmadılar, bırakmıyorlar, bırakmayacaklar.
Kendimi bildim bileli hep aynı sözü duyuyorum: “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde…” Selçukludan bu yana, ‘şu günler’ geçmedi, geçmez. Yahya Kemal, “Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdağadan” der. Öyle.
Bunun üstüne, bir de biz yerimizde durmuyoruz. Tamam, ‘birlik ve beraberlik’ ifadesi kulağa hoş geliyor, gönlümüzü okşuyor. Öte yandan, tuttuğumuz takım berabere kalınca dahi sevinemiyor, üzülüyoruz. Asıl dikkatimi çeken ise birlik ve beraberlik mesajları verenlerin çoğunun, başka bir bütünden kopup gelen insanlar olması. Bunu da bir kenara not edelim.
Şunu da belirtmek zorundayım: En çok bölünmeyi İslâm Birliği’ni savunanların yaşaması, ayrı bir garipliktir. Tam da burada, Nuri Pakdil’in şu güzel sözü aklıma geliyor: ‘Önce, titiz olma sınavını kazanmalıyız.’
***
Bir zamanlar sosyalistler için şu söylenirdi: “Üç kişi bir araya gelince, örgüt kuruyorlar.” Konuyla ilgili az-çok bilgisi olanlar, bu söze ‘yanlış’ diyemezler. Aynı şey, şimdi de ‘bizim’ başımıza geldi, geliyor. Üç kişi bir araya gelince dernek, vakıf vs kuruyoruz. Olmadı, ajans.