Edip Cansever'in Kapalıçarşı'yı içerden anlattığı yazısını tekrar okuyorum. (Kapalıçarşı, Şiiri Şiirle Ölçmek, Yapı Kredi Yayınları, Şubat 2009, sayfa 26.) Yazıyı 1977 yılında kaleme almış. Kırk yıl sonra bu yazının yanına ne konulabilir? Belki insan hikâyeleri. Yüzlerce dükkândan biri.
Bedesten'de küçük bir dükkân. 'Tesbihin başkenti' diyorum buraya. Beş metre kareye sığan sonsuz bir dünya.
Güzelliğin nerede karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Bazen o bizi bulur. Kayıtsız kalamayız.
İçeriye girer girmez parmaklarımın uçları hareketleniyor. Gözlerim yeni gelen tesbihleri arıyor ve hemen buluyor. Ustası kim acaba? Bilirsem seviniyorum. Kadir Bey küçük ipuçları veriyor bana.
Yüksek el melekesine sahip ustaların çektiği kehribar, mercan, pelesenk, abanoz, kuka tesbihler. Sivaslı Metin Karakuş, Erzurumlu Bünyamin Korucu, Trabzonlu Hacı Mustafa Kalaycı, Elazığlı İbrahim Özgen, Ankaralı Cem Bülbül...