Türkiye kuşatılıyor dediğimizde, ülkemiz daha kuşatılmamıştı. Bugün, cumhurbaşkanımızın yüksek sesle dile getirdiği hakikat budur.
Kazanmak kadar kaybetmenin de ne demek olduğunu yeterince bilen bir milletiz.
Balkan, Kafkas ve daha nice coğrafyadan azala kırıla Anadolu’ya sığındık. Büyük ricat. Bunun hikâyesi henüz tam manasıyla yazılmadı.
Çanakkale’deki muazzam başarımızı konuşuyoruz. Birkaç yıl sonra en parlak ve maliyetli zaferimizi kazandığımız yerden geldiler. Galibiyetimizi daima hatırlatalım. Mağlubiyetimizi ise unutmayalım. Eski evraklara biraz merakı olanlar, trajediyi acı bir şekilde görecektir. İşgal postaları, propaganda kartları, küstahça verilmiş pozlar vesaire.
Dünya üstünde bu kadar çok şehitliği olan kaç millet var? Mevcut vatanın dışında kalan şehitliklerden bahsediyoruz. Bedel ödemedik, adeta bedelin kendisi olduk.
Şimdi iç kalede, ana vatanda, baba ocağındayız. Bu sondur. Otuz yılı aşkın bir zamandır terörle imtihan ediliyoruz. İstikrarlı bir biçimde yıpratılmak, aşındırılmak isteniyoruz. “Yel kayadan ne koparır” deniliyor. Rüzgârın uzun vadede dağlara ve taşlara verdiği zararı biliyor olmalıyız.