Yaşadığımız tüketim çılgınlığını alış verişten ibaret görmüyoruz. Tükettiklerimiz sadece yiyecek, içecek, giyecek değildir. Yahut birtakım eşyalar.
Bizi bugüne getiren ve ayakta tutan anlamları da hızla tüketiyoruz. Örneğin ‘dava’ denildiği zaman, camiadan birçok kimsenin yüzünde alaysı bir ifade beliriyor.
Politika dışındaki her şeye ‘çiçek böcek’ yaftası yapıştıran büyük bir topluluk oluştu. İnsana incelik, derinlik ve olgunluk kazandıran ne varsa, neredeyse hepsini hafife alıyorlar.
Yıllardır bu köşede hasbî ile hesabî arasındaki mesafeyi yazmaya çalışıyoruz. Bıkmadan ve tekrara düşmek kaygısı taşımadan. Devir hangisinindir?
Hesabî olan, mesela eleştiri yapmaz. Güçlüyü över, zayıfı ezer, gözden düşmüş olanın üstüne gider. Oysa: Husumet ve maske taşımayan eleştiri, besin değeri yüksek bir gıdadır. Bunu da ancak hasbî insanlar yapabilir. Pek kıymetli Aydın Ünal’ın durduğu yer işte burasıdır. Kendisini çeyrek asırdır tanıyorum.
Anlamların yanı sıra insanları da tüketiyoruz. Dün iyi dediğimize bugün tam tersini söyleyebiliyoruz. Milletin ve memleketin kaderine olumlu tesir edebilecek nice kıymetli isim pasif hale getirildi. Bir örnek: Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir diyanet işleri reisi halkımızın gönlünde karşılık buldu. Şimdi nerede? Ayrıca bildiğimiz ama yazmak istemediğimiz birçok başka şahsiyet.