Ortak şikâyetlerden, müşterek dertlerden biri de saygı eksikliği. Saygısız insanların açtığı yaralar, yaptığı fenalıklar. Yollarda, iş ortamlarında, sosyal medyada. Günlük hayatımızın her ânında ve alanında. Emniyet şeridini kullananların çokluğu, gittiğimiz yeri göstermesi açısından bir fikir veriyor.
Saygısızlığın yanına bir de sevgisizlik gelirse ne olur? Özellikle son yıllarda, bunun nasıl bir şey olduğunu hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Sonuçlar üzücü.
Hemen söyleyelim: Saygı, sevgiden önce gelir. Sevgide kusur olur, saygıda olmaz.
Sevgi gönül işidir. Bazı kimseleri gönlümüz almaz. Kaderimizde, ömür serüvenimizde yoktur o. Yazılmamıştır. Bazılarını da sevmekten vazgeçmeyiz. Hatalarını, yanlışlarını gözümüz görmez.
Saygı, mecburi istikamettir. Takip mesafesini korumaktır. Sadece bizim hayatımız ve haysiyetimiz yok. Herkesin bir hayatı ve haysiyeti var. Tek dertli, sevinçli, bilgili veya istekli biz değiliz. Evet, mesafeyi korumak ve aradaki boşluğu başka bir şeyle doldurmamak. O boşluk öylece kalsın, kalmalıdır.
‘Mecburi istikamet’ dedik. Uzak durduğumuz, hoşlanmadığımız insanlara bile saygı göstermek zorundayız. Saygı, herkesin hakkını ve hukukunu gözetmektir. Ortak buluşma noktasıdır. Zalimler, hainler ve maneviyata hasımlık edenler hariç. Karıştırmayalım.