Hep buna inandım: Korumak, almak yahut kazanmaktan üstündür. Daha kıymetlidir.
Aldığınız bir kitabı iyi korursanız, onu otuz yıl sonra da okursunuz. Evlatlarınıza bırakabilirsiniz.
Üsküp, Selânik gibi birçok güzel şehri İstanbul’dan önce fethettik. Fakat koruyamadık. Elimizden çıktı. Şimdi ne kadar uzakta. Ancak fotoğraflarına bakabiliyor, bir yabancı olarak gidebiliyoruz.
Korumak iki türlü olur. Maddî koruma ve manevî hürmet. Birincisi için her anlamda kuvvetli olmak, birlik ve beraberlik sergilemek gerekiyor. Biz düştük, şehirlerimiz düştü. Düşmek kelimesi de açılabilir: Önce tefrikaya düştük, sonra kuvvetten düştük. Bakınız: Balkan faciası.
Peki, İstanbul’a manevî hürmeti, gereken özeni gösteriyor muyuz? Tatsız bir soru.
Kıdemli bir İstanbullu olduğumuz söylenebilir. Ailemiz yetmiş yıldır burada, bu şehirde. Kırk sekiz yıldır ben de buradayım. Her şeyi gözümle gördüm. İçim bu yüzden rahat değil.