İlk andan itibaren hep şunu söyledik: Yaşadıklarımız bir darbe teşebbüsü değil, işgal girişimidir. O gece, demokrasi mücadelesinden ziyade vatan savunması yapılmıştır. 15 Temmuz’da izzet ile zillet, sadakat ile ihanet karşı karşıya gelmiştir. Bir de gafiller var elbette.
15 Temmuz’un üçüncü yılını geride bıraktık. Bu zaman zarfında neler oldu, bunu düşündüm durdum. Mesela pazartesi günkü yıldönümü etkinliklerinde heyecan ve sayı azalması dikkatlerden kaçmadı.
Birkaç gündür maddeler halinde notlar alıyorum. Yaşananlar ve gidişat hakkında. Belki bir faydası dokunur.
Bir: 15 Temmuz gecesiyle ilgili soru işaretleri oluşturmaya gayret edenler, neye maruz kaldığımızı hafifletmeye çalışanlar, meselenin ciddiyetini kundaklamak isteyenler, meclis kürsüsüne kadar ulaşmış görünüyor.
Üç yıl boyunca, kahramanlıklardan ziyade mağduriyet hikâyeleri dinledik. Sistemli bir şekilde ve özenle adalet duygusunu zedelediler. Bir örneği bin gibi gösterdiler. İktidar değiştiği vakit, dış dünyanın da etkisiyle, yeniden yargılama söz konusu olabilir mi? Ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların bile hayli rahat görünmesi, yalnızca adanmışlık fikriyle açıklanamaz.
Şu tam olarak anlatılamadı: Bin yıllık tarihimizde ilk defa böyle örgütlü, kapsamlı ve sinsi bir kötülüğe maruz kaldık. Kara düşmanlık, bilmediğimiz ve hiç çalışmadığımız bir yerden geldi. Bu karanlık yapıyla mücadele esnasında hata ve yanlışlık olabilir ama telafi edilecektir. Nihayetinde, adalet sistemini felç eden de yine bu yapıdır.