Suriye topraklarının üçte birlik bölümünde, birkaç yüz bin kişilik etnik gruba sözde devlet kurmak istiyorlar. Arap ve Türk denizinin tam orta yerine. Bunun neye karşılık geldiği, hangi maksadı taşıdığı, arkasında kimlerin olduğu elbette biliniyor.
Hakikat budur: Devletleri milletler kurar. Devleti milletin dışında başka bir güç kurarsa, o yapı ancak kukla, karton, garnizon, sahibinin sesi vesaire olur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında coğrafyamızda oluşturulan devletçiklere bir de bu gözle bakalım.
İslâm âleminin temel sorunlarından biri, doğal yollarla kurulmayan ülkelerin hayli fazla oluşudur. Yapay sınırlara atanmış aileler, idareciler.
Anadolu’dan Yemen’e kadar uzanan ülkeler zincirinde, kurtuluş kavgası vermiş, istiklal harbine girişmiş, milli mücadele sergilemiş kaç devlet vardır?
Bu soruyu aklımızda tutarak ilerleyelim.
Türkiye’yi doğu ile batıyı birbirine bağlayan köprü olarak görmek ve göstermek istiyorlar. Biz ise burada duruyoruz: Türkiye, hak ile batıl arasındaki duvardır, müstahkem mevkidir. Balkan topraklarına yönelik fetih harekâtı, aynı zamanda, bu duvarı kalın kılma, muhkem hale getirme çabasıydı. Haçlıların ilk seferleri Anadolu’da, diğerleri Balkanlarda karşılanmıştır mesela. Bakınız: Kosova ve Mohaç.