İnsanı insanın kurdu yapan tüketim ekonomisinin kurbanı olmamak
için, insanı önceleyen bir yapı kurmak gerekiyor. Yoksulluk kadar
yoksunluğun da arttığı bir dünyaya karşı, sadece yeni markalar
değil, yeni yaklaşımlar üretecek modeller geliştirilmelidir.
Mesela, insanı, insanın yurdu yapacak bir şehirleşme yeniden
başlatılabilir. Çünkü tüketim ekonomisinin lokomotifi kentleşmedir
ve günümüzde şehirlerin dünyanın yeni markaları olması, yalnızlığın
artmasının da bir göstergesidir.
Tüketim ekonomisi, insanları takibine almak için, daha kentli ve
daha konforlu tercihler sunsa da bireyselleştirerek yalnızlığa
itmektedir. Dünyada son altmış yılda kentlerin hızla büyümesi,
ülkelerin büyük kentleriyle algılanması bu süreci tetiklemiştir.
Ancak sadece tüketim ve konfor üzerinden insanların gelecek
beklentileri doğru tespit edilemiyor, ekonomide fayda dağılımı
genişletilemiyor. Bu noktada şehirlere rehberlik etmesi gereken
kurumlar, birbirini taklit ederek zaman ve imkân israfına neden
olmayı sonlandırmalı, yapıları değil insanı öncelemelidir.