Ülkemizde her seviyeden yetkili çeşitli kereler Avrupa Birliği’ni (AB) Türkiye konusunda bir karar vermeye davet etmişti. Bu davetler karşısında bu köşede bu kararı AB’ye bırakmanın anlamı olmadığına, kararı biz verelim ve lüzumsuz tartışma ve sürtüşme son bulsun anlamına gelen değerlendirmeler yapmıştım. Çünkü AB Türkiye’nin istekleri doğrultusunda bir adım atmadığı gibi, özellikle terör örgütleri konusunda Türkiye aleyhinde adımlar atıyor. Bunun ötesinde ülkemizdeki mülteciler konusunda AB ile ülkemiz arasında imzalanmış anlaşmaya rağmen verdikleri sözü yerine getirmemekte direnmiş, Türkiye’yi hem aralarına almamak hem de kapıdan uzaklaşmamasını sağlayıcı bir tavır sergiliyorlar. Karşılıklı ithamlar ve suçlamalarla ilişkiler adeta her gün tartışan ve kavga eden geçimsiz bir aile manzarası arz etmeye başlamış durumda. AB bu tavrından vazgeçmediği, iddialarında geri adım atmadığı gibi Türkiye’de kapıda beklemeye talip bir görüntü veriyor. Bu görüntü ister istemez her geçen gün tartışmaların ve restleşmelerin dozunu artırıyor. Görünen oydu ki, AB Türkiye ya kendilerine teslim olsun ya da kapıdan çekilsin isterken, Türkiye de kendisi ile ilgili kararın AB tarafından verilmesini istiyordu. Tam bir çıkmaz söz konusuydu. Bu çıkmaz Belçika’nın Brüksel kentinde yapılan Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı öncesinde AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn yaptığı açıklamada, “Türkiye AB konusunda temel bir karar vermeli” şeklindeki sözleri ile netlik kazandı. Çünkü şimdiye kadar Türk yetkililerin AB’ye yaptığı benzer çağrıyı bu defa Hahn Türkiye’ye yapıyordu. Bir bakıma topu Türkiye’ye atıyor, kalacaksa da ayrılacaksa da kesin bir tavır belirlemesini istiyordu. Bu noktada denebilir ki, AB Türkiye’yi arasına almayacağı gibi, adeta teslime zorlamaktadır.