https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Ukrayna-Rusya savaşının ilk aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda dünya diplomasi tarihine geçecek bir toplantı yaşandı. Savaşın en şiddetli günlerinde iki devletin dışişleri bakanları ve misyon temsilcileri Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya geldi.
Savaşın bitirilmesine dair müzakereler yapıldı. O günlerde Avrupa devletleri Rusya’ya karşı büyük bir saldırı ve ambargo başlatmış, psikolojik savaş ileri boyutlara varmıştı. Mesele o kadar ileri bir boyut kazandı ki Dostoyevski’nin eserleri dahi yasak kapsamına alınmıştı.
Bu sert iklimde, Ukrayna-Rusya savaşı konusunda tarafsız kalan tek Avrupa ülkesi olarak Türkiye kalmıştı. Alışılmış diplomatik görüşmelerde taraflar serinkanlılığını muhafaza eder; ancak bu müzakere öyle olmadı.
Savaş meydanında birbirinin canına kasteden iki taraf, Rusya ve Ukrayna temsilcileri, Sayın Cumhurbaşkanımız konuştuktan sonra ayağa kalkıp coşkuyla alkışladılar. Bir barış görüşmesi gergin bir görüşmedir; mutlaka kazanan ve kaybeden vardır. Bir konuşmanın içeriği ne kadar hakkaniyetli olursa olsun, yine de bir tarafın burukluğu söz konusu olur.
Dolmabahçe’deki görüntüler uluslararası medyada ve içeride büyük yankı uyandırdı. Bir yönüyle savaşın bitirilmesi için karar alınmış, Sayın Cumhur-başkanımız hakkaniyetli tutumuyla ayakta alkışlanmıştı.
Zaman zaman dış politikadaki gelişmeler iç politikayı da etkiler. Seçime doğru giden Türkiye’de Cumhur İttifakı’nın oylarında 2-3 puanlık bir artış olmuştu.
Savaşın bitmesini istemeyen İngiltere büyük bir oyun sergileyerek barış ortamını içinden çıkılmaz hale getirdi. Aradan uzun bir zaman geçti ve bugün barış ortamı, Dolmabahçe Mutabakatı’ndan çok uzaklarda duruyor.
Ukrayna’yı Rusya ile savaştıran başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerdir. Trump başa geçtikten sonra savaşı bitirmek için, kendi elleriyle savaşa sürüklediği Ukrayna halkının geleceğini sömürmek istiyor. 500 milyar dolarlık değerli maden anlaşması olmadan adım atmak istemiyor.
Zelenski için “tiyatrocu, ülkesini savaşa sürükleyen ve geleceğini karartan adam” şeklinde nitelendirmeler yapılıyor. Kanaatimce Zelenski, tiyatrocu olmanın ötesinde bir siyasi figür.
Öncelikle, Rusya Kiev’in kapısına dayandığında ülkesini bırakıp kaçmadı. Her ne kadar Trump, Biden’ı “salak” olarak nitelendirse de Zelenski savaşı sürdürebilecek maddi kaynak ve silah tedarikini Batılı devletlerden elde edecek bir diplomasi yürüttü.
TRUMP-ZELENSKİ GÖRÜŞMESİ
Trump’ın çılgın, kontrolsüz, masaya otururken konunun nereye varıp nasıl sonuçlanacağı belli olmayan buluşmalarından, Zelenski büyük bir politik hamle çıkardı.
Trump yönetiminin üç temel dış politika tutumu var:
* Rusya’yı yanına almak,
* İran’ı baskılamak,
* Çin ile rekabet etmek ya da onu ezmek.
Bir dünya imparatorluğu kurmuş olan ABD’nin içten çürüdüğünü iddia eden Trump yönetimi, dünyanın büyük kirli meseleleriyle uğraşmak yerine içe dönüp ABD ekonomisini büyütme derdinde.
Zelenski, Avrupa ülke temsilcilerinin Trump’la ilgili benzer korkular yaşamasından dolayı masadan kalkarak Avrupa devletlerine sığındı. Onlar da topyekûn Zelenski’nin yanında saf tuttular.
İngiltere, Rusya’ya karşı savaşın devam etmesini istiyor. Başından beri bu savaşı sanki diğer Avrupa devletlerinden daha çok isteyen taraf oldu.
Trump’ın kontrolsüz tavrı, bütün devletleri jeopolitik olarak yeniden durum değerlendirmesi yapmaya itiyor.
Ukrayna ve Rusya doğrudan Batılı devletlerin komşuları; ancak Trump atom bombasını Batılı devletlerin kucağına bırakıp geri çekildi. Münih Güvenlik Toplantısı’nda toplantı başkanının ABD tarafından hakarete uğraması karşısında hüngür hüngür ağlaması ve İngiltere’de yapılan toplantı, Avrupa devletlerinin içerisine düştüğü endişeli durumu gösteriyor.
Zelenski, ABD ile Avrupa ülkeleri arasındaki bu çatlağa oynarken, ABD karşısında çaresiz kalan birçok Avrupa ülkesi, gelecek endişesiyle Çin’e sığınabilir.
Türkiye’de siyaset yapmak bazen karikatür dergisi çıkarmaktan daha kolay zannediliyor. Savaş başladığında Sayın Erdoğan’a akıl vermeye kalkan Millet İttifakı temsilcileri, “Bir an önce NATO konseptine uy, S-400’leri geri gönder, fantastik tarafsız politikalardan vazgeç” gibi önerilerde bulunmuştu.
Muhalefet diliyle söylenmiş bu önerilerin ne kadar akıl dışı ne kadar köleleştirici olduğunu bugünden bakınca daha sarih bir şekilde anlıyoruz.
Avrupa devletleri, Ergenekon’dan çıkış yolu ararken en yakın müttefikleri Türkiye olacak gibi görünüyor. İngiltere’de yapılan konferansa Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan katıldı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Zelenski’ye şemsiye tutarken çekilen fotoğrafını hesabına koyan bir Alman gazeteci, son 20 yılın Avrupa jeopolitiğini bir cümleyle özetleyerek şu ifadeyi kullandı:
“ERDOĞAN HER ZAMAN KAZANIR.”
Görelim Mevla neyler…