https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
AK Parti’nin büyük serüvenini yazarken, yaptığı devrimler akla geliyor. Şartlar ne olursa olsun, bir partinin çeyrek asır iktidarda kalması başlı başına bir meseledir. Bu 25 yıllık süre zarfında onarılamayacak zaaflar ortaya çıksaydı, iktidarın ömrü bu kadar uzun olamazdı.
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye siyasetinden kopmuştur. Siyasi rant elde edip devlet kaynaklarını önüne gelene, peşkeş çeken bir zihniyete sahip bir partinin, memleket namına siyaset üretme şansı yoktur.
Bu bağlamda, AK Parti büyük kongrede kendisiyle yarışacak, bu siyasi süreç muhalefetin itici gücü olmaksızın yaşanacak.
Bu milleti, Sayın Erdoğan ve AK Parti'yi sevdi. İşlerini ona yaptırmayı seviyor. AK Parti’de bir zaaf ortaya çıktığında ise, onu terbiye edip onunla çalışmayı tekrar tekrar talep ediyor.
MİLLETİN ADAMI
Siyasette sloganlar ve kavramlar kendiliğinden oluşmaz. Sayın Erdoğan gerçekten bu milletin tarihi, kültürü, dini ve geleceğiyle özdeş bir liderdir. Siyasette, bir milletin namı hesabına yönelik yürütülen bir misyon tarafı vardır; bir de iktidar saikiyle siyasete katılanlar olur. İktidar etkisiyle siyasette var olmak meşrudur. Ancak liderin temsil ettiği misyon tarafı her zaman en güçlü damar olmalıdır.
Her bir faniden, Sayın Cumhurbaşkanımız düzeyinde bir çaba beklenmez. Milletin beklediği, onun siyasetini takip edenlerin ve yolundan gidenlerin iyi niyet, saflık ve memleket önceliğini korumalarıdır.
Normal şartlarda bir toplumun değişim talebini muhalefet partileri karşılar. Ancak Türkiye’de kör kütük bir muhalefet olduğu için, toplumun değişim talebi yine AK Parti tarafından karşılanmış ve yönetilmiştir. Büyük kongrede benzer bir durum yaşanacaktır.
GENAR Türkiye Raporu araştırmaları kapsamında elimizde birçok siyasi ve sosyal araştırma yer almaktadır. “Kongre Öncesinde Kılcal Damarlara Kan Yürüyecek mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. AK Parti’ye dönük yazılan yazılar olduğundan büyük ilgi görüyor. Yeni bir sistem kurulacak ve yeni bir yönetim teşekkül edecektir.
AK Parti’yi AK Parti yapan şey, toplumun bütün kesimleriyle konuşabilme kabiliyetidir. Darbe girişimi bu süreci baltalamış; AK Parti genel merkezi, her kesimden, her görüşten insanın girip çıktığı, fikirlerin tartışıldığı bir arı kovanı gibiydi. Bu dönemde AK Parti, kendi tecrübesini tekrar deneyimleyebilir.
AK Parti’nin oy alma potansiyeli %50’nin üzerinde olurdu; bugün ise bu yelpazede daralma var ve oylar kırklı bantlarda seyrediyor. Partinin %40 oya ulaşabilmesi için bu oranın %45-%50 bandına çıkması gerekmektedir. Bu bağlamda, yelpazede bir genişlemeye ihtiyaç vardır.
LİDERİN POTANSİYELİ
Sayın Cumhurbaşkanımızın uluslararası alandaki gücü her geçen gün artmaktadır. İç politikadaki yetkinlikten bahsetmeye gerek yok; tüm dünya bunun farkındadır. Bir siyasi partiyi var eden şey, lider söyleminin en uç mahallelerde bile tekrarlanabilmesidir. Geçtiğimiz birkaç yılda, liderin arkasından gidenlerde bu konuda büyük bir sessizlik oluşmuştur. Parti, siyaset üretecek, siyaset konuşacak ve liderin vizyonunu tekrarlayacak; aksi takdirde, konuşmaktan başka yeteneği olmayan CHP, haksız bir konuma gelecektir.
AK Parti, bir kitle partisidir; aynı zamanda ideolojik ve misyon gücü olan bir partidir. Son yıllarda parti tabanında bir gençleşme sorunu bulunmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi, son on yıldır gençlerden oy almayı başarmıştır. AK Parti, gündemine aldığı her konuda başarılı olduğundan, bunun üstesinden de gelecektir.
Türkiye Cumhuriyeti, kurumsal bir devlet değildir; siyasetin mekanizması güçlü bir şekilde işlediğinde bürokrasi çalışır, siyaset en küçük bir zaaf gösterdiği anda devlet mekanizması tekrar eski ahlakına bürünür. Bürokrasi mekanizmasının işlemesi için müsteşarlık meselesi yeniden gündeme gelebilir.
GENAR Türkiye Raporu kapsamında yapmış olduğumuz Ocak araştırmasında, AK Parti, tek rakibi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nden %2,5 puan önde gözükmektedir. AK Parti sürekli lider parti olduğu için alışkanlık açısından normal görünebilir; fakat siyasi gelenekler açısından olukça kıymetli bir pozisyondur.
Sol’un bir Erdoğan’ı olmuş olsaydı, efendim, akademide çalıştaylar düzenlenir, dünya Sol Hareketi’nin örnek lideri olarak baş tacı edilirdi. Siyaset, dış politika misyonu, icraatları yapmış olduğu devrimler dilden dile dolaşırdı. CHP’nin zehirli dilinden etkilenen, muhafazakâr akademi ve birçok fikir adamı, Erdoğan’ı bir devrimci olarak ele alma konusunda hala çekingendir.
En son Asya seferinde de görüldüğü gibi, Sayın Erdoğan'ı, coğrafyanın geri kalmış milletleri bizden daha iyi anladı. Batı’dan bağımsız bir şekilde Türkiye’nin kalkınmasını ve altyapısını tamamlaması, geri kalmış milletler için örnek bir model oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız, mazlum milletlerin umudu haline geldi. Batılı devletler bu gücü yeni yeni anlamaya başladılar. Dünyadaki bütün liderlerin ve devletlerin köleleştirildiği bir devirde Dünya'ya adaleti ve hakkaniyeti haykıran bir liderimiz var.
Bu şartlar altında, misyon sahibi insanların gözünü budaktan sakınmadan, büyük Türkiye’nin, Türkiye Yüzyılı'nın ve liderinin arkasına saf tutmak gerekir.