https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Bir parti düşünün ki iktidar için yaratıldığına inanıyor ve kendi iktidarına ortak olmak isteyen herkesi “öteki” olarak nitelendiriyor. Ötekileştirdiği kesimleri düşman ilan ediyor ve onlara karşı ihtilallerden şeytanlaştırmaya, hain ilan etmekten linç kampanyalarına kadar her türlü yöntemi kullanıyor.
Kalkınma çabalarına girmek yerine tembelliği kendine hak görüyor. Peki, CHP’nin varlık sebebi nedir? Bu ülkede neyin bekçiliğini yapıyor?
Tek partinin İnönü’lü yıllarında 1938-1950 ülke yönetimi, eğitimi ve kaderi ABD’ye teslim edilmiş, kalkınma ve gelişme adına hiçbir çaba gösterilmemiştir. Üçüncü sınıf memur zihniyetiyle ülke yönetilmiş, Anadolu’nun mazbut halkı düşman olarak görülmüş ve onlarla sürekli bir mücadele içinde olunmuştur.
Atatürk istismarını bir kenara bırakacak olursak; Hiçbir faziletleri olmayan, ele aldıkları her meseleyi yüzeysel bir şekilde ele alan, değer üretmeyen, parti içi kavgalarla ve siyasetin rantını paylaşma çekişmesiyle meşgul olan bir yapı ortaya çıkar.
1938-1950 yılları arasında Hitler ve Mussolini’ye özenen İnönü yönetimi, ülkenin geri kalmışlığı konusunda dönemin şartlarını bahane etse de, bugün İzmir’in yönetimindeki aymazlıkları nasıl açıklayacağız? Bu zihniyet, ülkeyi bilinçli olarak geri bırakıyor.
Bir milletin varlık sebebi, kendi milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak, bu değerlere karşı gelenlerle mücadele etmektir. Bu bağlamda CHP’nin Misak-ı Milli sınırları dışında bir düşmanı yoktur; CHP’nin birinci derecede düşmanı, bu milletin sahip olduğu değerlerdir.
İzmir’in kurtuluş gününde, halkın karşısına geçen ve mason olduğunu gururla dile getiren belediye başkanı, Anadolu’nun dört bir yanında köyleri, kasabaları yakıp yıkan, hanelere tecavüz eden Yunan mezalimini unutup, kinini ve öfkesini Osmanlı’nın son padişahına kusmuştur. Yabancı bir gözlemci bu konuşmayı dinlese, sahnede konuşan kişinin bir Enosis’çi Yunan mı, yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi mi olduğu ayırt etmekte zorlanır.
Batı emperyalizminin Osmanlı devletini yok etmekteki amacı neydi? Öncelikle vahşi Batı işgalciliğine karşı olan son direnci kırmak, topraklarını işgal etmek ve bu milletin yeniden büyük Türkiye hayali kurmasını engellemek için tarihini, dinini ve kültürel değerlerini unutturmaktı. Böylece Türkiye’yi, Güney Kore, Tayvan gibi Batı kölesi bir ülke haine getirmek. Elbette ki onlar kadar zengin de olmayacak, CHP eliyle fakir bırakılacak.
CHP’nin yürüttüğü siyaset tesadüfi değildir. Emperyalistlerin Suudi Selefilerine uyguladığı bir yöntem vardır: Kafalarına beş-on paslı çivi çakılmış bu fertler, ümmet fikrinden uzak dururlar işgalciyi severler. Düşünceye kapalı hale gelirler, ilim adamı yetiştire-mezler ve hikmetten uzak kalırlar.
CHP’nin de tek tip şabloncu düşünceye yapısına sahip olması tesadüf değildir. Suudi Selefiliği ile CHP’nin zihniyet yapısı arasında derin bir benzerlik vardır. Çünkü paslı çiviler aynı el tarafından çakılmıştır.
Bir CHP elitine “Büyük idealiniz nedir?” diye sorsanız, vereceği cevap şu olurdu: “İrtica ile mücadele etmek, yobazlığa savaş açmak, Osmanlı düşmanlığı yapmak, Batı’nın bütün değerlerini içe aktarmak ve bu milletin değerleriyle savaşmak.”
Çilingir sofrası kurup, Atatürk’ün çabalarını yok ettikleri halde Atatürkçü geçinmek de bu zihniyetin bir parçasıdır. Bu zihniyetin karikatürize hali, transa geçmiş yaşlı bir teyzenin sokakta başörtülü bir kadına öfkeyle saldırmasıdır.
CHP’nin var olmasının iki temel dayanağı vardır. İlki, görünmeyen bir düşmana karşı cumhuriyeti savunmak. Oysa Türkiye’de halk cumhuriyeti, demokrasiyi ve serbest seçimlerle yönetilen bir sistemi benimsemiştir. Peki CHP’liler cumhuriyeti kimden koruyor?
İkinci dayanak ise Kemalizm. Her millet kurucusunu sever. Atatürk bizzat siyaset yapıp ülke yönettiği için bazı icraatları beğenilmiş, ancak daha kendi döneminde bazı uygulamaları kendi arkadaşları tarafından eleştirilmiştir. Bazı Kemalistler, Kemalizmi bir din ve değişmez bir dogma haline getirerek kalkan olarak kullanmaktadırlar
CHP’nin varlık sebebi siyasetle ilgili değildir. Cumhuriyet, sistemin adıdır ve dünyada birçok devlet bu yönetim biçimini benimsemiştir. Atatürk ise bu ülkenin kurucu lideridir; ancak ülkeyi sadece Kemalistler için kurmamıştır.
CHP’lilerin ne solculuğu gerçek bir solculuktur ne de milliyetçiliği gerçek bir milliyetçiliktir. Bir ülkenin büyümesi, güçlenmesi ve dış politikada başarılı olması en çok milliyetçileri memnun eder. Gerçek solcular ise emperyalizme karşıdır. Ancak CHP’nin tutkulu cumhurbaşkanı adayları, iktidarı Anadolu halkından değil, dış güçlerden beklemektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu ülkenin geleceği ile ilgili bir siyaseti yoktur. Son dönemde bütün dünyayı etkileyen Suriye halk devrimi ve PKK’nın terörden vazgeçmesi konuları karşısında içine düştükleri şaşkınlık bu partinin başka bir evrende yaşadığı izlemini oluşturdu. Bu partiden siyaset beklemenin karşılığı yoktur.