Pazartesi günü yazımı bitirirken “Yeni Dönemin” stratejik zorluğundan bahsetmiştim. Nitekim bugünkü yazıma başlamadan önce ABD’nin bölgede İslam Devletlerinden oluşan ve Suriye’de DEAŞ’e karşı 34 bin askerden oluşan bir birliği organize etmiştir. Burada asıl hedef ise ABD, İran’ı muhasara altına alırken aynı zamanda DEAŞ’ı bitirme zaferi ile dünyayı arkasına alarak dengeleri yeniden tesis etmek istiyor.
Önümüzdeki günlerde İran’a yönelik kritik girişimlerin olması pekâla sürpriz olarak algılanmamalıdır. Gelelim ikinci stratejik zorluğa; o da PKK’nın silahsızlandırılması ve Türkiye’de kendisini fesih etmesine yönelik vaziyetin oluşturulmasıdır. Bu durum eğer stratejik bir öncelik haline getirilirse hiç de zor olmayacağını geçen yazımda ifade etmiştim.
Yeni Dönemin tüm parametreleri böyle kaçınılmaz bir sonuç yaratacağından ötürü bunu iradi olarak öne çekmek mümkündür. Burada kendisini Kürt siyasetinin mümessili olarak lanse edenlerin gerçekten dertleri siyasetse, demokrasiyse bu ülke de terörün şiddetin bitmesiyse; artık hiçbir insanın acı çekmediği bir ülke özlemiyse gerekli hassasiyetin ivedi bir şekilde gösterilmesi gerekmektedir. Zira devletin yeterince adım attığını son yaşadığımız süreç içerisinde hep beraber gördük.