İran’da gösteriler başlayalı bir haftadan fazla oldu fakat hala gösterilerin nasıl başladığına ve arkasında birileri var mı, varsa bunların kim olduğuna dair net bir bilgi yok. Saptanabilen tek etken İran ekonomisinin durumunun gösterilerin başlamasında etkili olduğu. 2009’da tartışmalı bir cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından ılımlı İran muhalefetinin öncülüğünde gerçekleşen siyasi gösterilerin aksine, son gösteriler rejimin kalesi olarak bilinen şehirlerde başladı. Bu bölgelerde dahi rejim karşıtı görüşlerin revaç bulabilmesi, ekonomik faktörlerin siyasi sadakatin önünde geldiği deyişini teyit ediyor. Fakat İran siyasi belirsizliklerin yaşandığı bir zamanda ince bir ekonomik çizgide üzerinde yürümeye çalışan tek ülke değil. Dünya grubunun İngilizce yayınladığı The Executive’in bir önceki sayısında ayrıntılı olarak tartıştığımız gibi, Türkiye'nin kendi ekonomik sıkıntıları da kolayca siyasi huzursuzluğa dönüşebilir. Acaba Türkiye'nin liderleri İran protestolarından ne gibi dersler çıkarmalı?
Birçok insan bu gösterilerin ansızın ortaya çıkmasına veya bu kadar beklenmedik olmasına şaşırdı. Fakat bu gibi olaylar aslında aniden olmuyor değil mi?
Ekonomik nedenlerden ötürü toplumda İran rejimine karşı bastırılmış isyan duygularının varlığı biliniyordu. İran'da kamusal alanlarda siyasi memnuniyetsizliği kolayca ifade edemezsiniz. Geniş kitlelerin paylaştığı somut şikayetler, tetikleyici bir olayla birlikte kitlesel gösterilere dönüşebilir. Yoksa, sadece rejimin ideolojisini onaylamamak, rejim karşıtı gösterilerin patlak vermesi için yeterli bir zemin oluşturmaz. Çok sayıda insanı mutsuz kılan bir dizi sorun olmalıdır.
Protesto, olağandışı bir siyasi katılma türleri arasında yer alan bir siyasal bir ifade biçimidir. Protestolar genelde olağan siyasi katılma yollarının sınırlandırıldığı toplumlarda gerçekleşir. Kamuya açık ifade biçimlerine izin verilmeyen otoriter ortamlarda, gösterilere katılmak siyasilere meydan okuyucu bir siyasi etkinlik oluşturur. İran'da da olan buymuş gibi görünüyor. Bence, İran Cumhurbaşkanı Ruhani başlangıçta insanların barışçıl protesto hakkına sahip olduğu gibi doğru şeyler söyledi; ancak bu hakkın rejimin varlığını tehdit ettiği görülünce geri adım atmak zorunda kaldı. Eğer geri adım atmasaydı kendi koltuğunu kaybetme riskini göze alması gerekiyordu.
Bu durumda, protestoların başta iktisadi nedenlerden kaynaklanıyor saptaması, Türkiye ile de bağlantılandırılabilir mi? Tabii ki, İran'ın uluslararası yaptırımlarla tabi olması gibi kendine özgü gerçekleri var ama sonuçta kıvılcım ekonomiden, işsizlik ve yolsuzluktan, özellikle de genç işsizliğinden– yani şu anda Türkiye'nin uğraşmakta olduğu tüm sorunlardan çıktı. Peki Türkiye bundan bir ders çıkarabilir mi?
Öncelikle, İran hükümetinin gösterilere nasıl tepki verdiğine bakalım. Rejim, bu gelişmeleri İran'a karşı kötü niyetli dış aktörler tarafından kışkırtılmış gibi göstermeye çalışıyor. Bu, bize de oldukça tanıdık gelen bir argüman. Buna karşılık, İran rejiminin iktisadi performansına dönük bariz bir memnuniyetsizlik var gibi görünüyor. Basına sızan bütçede, sokaktaki vatandaşın acil ihtiyaçlarıyla hiçbir ilgisi olmayan amaçlara önemli miktarlar ayrıldığı gerçeği bu gelişmeleri büyük ölçüde etkileyen unsur oldu. Bence bu Türkiye de dahil, diğer ülkelerin göz önünde bulundurması gereken bir noktadır.