Bir mitingle Kudüs’ün düşman işgalinden kurtulmayacağını adımız gibi biliyorduk. İsrail denen şeyin Mescid-i Aksa kapısına yerleştirdiği dedektörleri sökmesiyle felah bulmayı da ummuyorduk. Öyle kınamayla, tel’in etmekle, reel yahut reel olmayan politik söylemlerle özgür ve müreffeh bir Kudüs’ün mümkün olmayacağını da biliyorduk. Rahmetli Erbakan Hoca’dan sonra yerli ve yabancı Siyonist projelerini, İslam yararınaymış gibi gösterip İsrail ve Amerika hizmetinde koşturanları kimseden işitmemeyi doğrusu ummuyorduk. Bir miting düzenleyip adını saklamayı, yüzde yüz Saadet Partisi’nin düzenlediği bir miting olduğunu bile bile bir araya toplanan insanları sanki birtakım yarabandı dernekleri; otoriteden izin koparamayınca Gazze’ye yardım götürmekten vazgeçebilenler oraya getirmiş gibi gösterebilmeyi de hiç anlamadık. Siyonist paçavraların yakılmadığı, işbirlikçiler aleyhine sloganların atılmadığı bir eylemi düğün alayı havasında icra ettik! Oysa Kudüs, Filistin, Türkiye ve tüm coğrafyanın o ismi anılmayan Saadet Partisi’nden başka şansı olmadığına inanıyorduk.