Dünya, dikine doğru bina dikilen, dibine doğru mezar eşilen bir
yuvarlaktır. Yerin altındakiler, yerin üstündekilerden daha az yer
kaplamaz ve en az yer üstü kadar toprakta da katmanlar birbirine
karışmıştır. Halihazırda yaşayan insanların bu dünyadaki en önemli
görevinin bir diğer insan tekini, yani kendi varlığı dışında
varoluş gerçekleştireni gömmek olduğu söylenebilir. Üstelik
yaşarken çok da önemsemedikleri, üstlenmedikleri emrin bir gereği
olarak en yakınlarından başlamak suretiyle… Aile fertleri, yakın
akraba, uzak akraba, eş, dost, arkadaş… Bunlardan her biri vefat
ettiği takdirde kendisi için itina ile mezar kazılacak, teçhiz ve
tekfini yapılacak, namazı kılınıp hazır bulunanlar yahut daha doğru
ifade etmek gerekirse davetlilerle helalleştirildikten sonra yine
en yakınları tarafından usulca toprağa bırakılacaklardır.
Herkes için genellenebilecek olan bu serencam çoğu zaman görkemli
bir ayin havasında cereyan eder. Öldüğünden haberdar olunan insan
için üzülmek, kimi zaman ah vah etmek, iyiliklerini hatırlamak ve
hatırlatmak, tuhaf da olsa geride kalanlarına acımak, ölümünü bir
camiden sela verdirmek suretiyle duyurmak, cenaze merasimine
katılmak ve benzeri ardı arkası gelmeyen bir sürü ritüel uygulanır.
Uygulanmadığı takdirde vefat edenin ölümü eksik olmuş mu kabul
edilecektir bilinmez. Zaten bu tür ritüeller sorgu da götürmez. Söz
temsil cenaze merasimi esnasında hüzünlü, matem yansıtır türden bir
yüz ifadesi takınılmadığı; aksine neşeli davranıldığı takdirde
katılımcılar tarafından pataklanmanız işten bile değildir. Bir
cenaze merasiminde cesedi mezara indirecek olanlardan mezara toprak
atacak olanlara kadar bütün ekip hazırdır. Bir ekip işidir bu ve
zaten bizi baştaki yargıya götüren de yine bir ritüel olarak
tekrarlanan o süreçtir. Tahtalar dizildikten sonra mezara öyle
hevesli, öyle iştahlı, iştiyakla toprak atılır ki sanki defnedilen
sevdiğimiz oradan kalkacakmış da kalkmaması, geri dönmeye
heveslenmemesi için bir an evvel üstünün kapatılması gerekiyormuş
gibi bir izlenim bırakır şahit olanda. Denebilir ki öylesine bir
acele dünyanın hiçbir işinde görülmemiştir!