İshak Koç Gazeteoku

Kuyulardır serindir, Yusuf bile atılır

Dünya, dikine doğru bina dikilen, dibine doğru mezar eşilen bir yuvarlaktır. Yerin altındakiler, yerin üstündekilerden daha az yer kaplamaz ve en az yer üstü kadar toprakta da katmanlar birbirine karışmıştır....

11 Temmuz 2017 | 194 okunma

Dünya, dikine doğru bina dikilen, dibine doğru mezar eşilen bir yuvarlaktır. Yerin altındakiler, yerin üstündekilerden daha az yer kaplamaz ve en az yer üstü kadar toprakta da katmanlar birbirine karışmıştır. Halihazırda yaşayan insanların bu dünyadaki en önemli görevinin bir diğer insan tekini, yani kendi varlığı dışında varoluş gerçekleştireni gömmek olduğu söylenebilir. Üstelik yaşarken çok da önemsemedikleri, üstlenmedikleri emrin bir gereği olarak en yakınlarından başlamak suretiyle… Aile fertleri, yakın akraba, uzak akraba, eş, dost, arkadaş… Bunlardan her biri vefat ettiği takdirde kendisi için itina ile mezar kazılacak, teçhiz ve tekfini yapılacak, namazı kılınıp hazır bulunanlar yahut daha doğru ifade etmek gerekirse davetlilerle helalleştirildikten sonra yine en yakınları tarafından usulca toprağa bırakılacaklardır.

Herkes için genellenebilecek olan bu serencam çoğu zaman görkemli bir ayin havasında cereyan eder. Öldüğünden haberdar olunan insan için üzülmek, kimi zaman ah vah etmek, iyiliklerini hatırlamak ve hatırlatmak, tuhaf da olsa geride kalanlarına acımak, ölümünü bir camiden sela verdirmek suretiyle duyurmak, cenaze merasimine katılmak ve benzeri ardı arkası gelmeyen bir sürü ritüel uygulanır. Uygulanmadığı takdirde vefat edenin ölümü eksik olmuş mu kabul edilecektir bilinmez. Zaten bu tür ritüeller sorgu da götürmez. Söz temsil cenaze merasimi esnasında hüzünlü, matem yansıtır türden bir yüz ifadesi takınılmadığı; aksine neşeli davranıldığı takdirde katılımcılar tarafından pataklanmanız işten bile değildir. Bir cenaze merasiminde cesedi mezara indirecek olanlardan mezara toprak atacak olanlara kadar bütün ekip hazırdır. Bir ekip işidir bu ve zaten bizi baştaki yargıya götüren de yine bir ritüel olarak tekrarlanan o süreçtir. Tahtalar dizildikten sonra mezara öyle hevesli, öyle iştahlı, iştiyakla toprak atılır ki sanki defnedilen sevdiğimiz oradan kalkacakmış da kalkmaması, geri dönmeye heveslenmemesi için bir an evvel üstünün kapatılması gerekiyormuş gibi bir izlenim bırakır şahit olanda. Denebilir ki öylesine bir acele dünyanın hiçbir işinde görülmemiştir!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Modern America’nın Çaresiz Yalnızlığı ve Çıkmazları 26 Aralık 2017 | 142 Okunma Artık Taşlarını Uçur! 19 Aralık 2017 | 117 Okunma Atılan taş ürkütülen kurbağaya değer mi? 12 Aralık 2017 | 81 Okunma Ekmeğin bitiriliş hikayesinden ekmek yemek 05 Aralık 2017 | 87 Okunma Ucuz etin Yahnisi yavan olur! 14 Kasım 2017 | 125 Okunma