‘…Baştan beri o önemli sandığı rolün başkasına verilme ihtimaline karşı teyakkuzda olan esas oğlan, her fırsatta mızıkçılık yapmaktan çekinmeyecektir. Teknik ekibe; ışık şefine, boom operatörüne, kamera asistanına, set amirine ve diğerlerine saracaktır icabında. Kimi zaman hiç alakasız bir figürana çelme takacaktır. Ama tüm bunlar oyunu aksatmayacak, görselin tuzu biberi olacaktır. Seyirci daha bir etkilenerek izleyecek, olan biteni oyunun bir parçası zannedip mızıkçımızı da önemli bir rolü icra ediyor sanacaktır. “
Belki bir sinema setinin oyuncularından her biri kendini önemsiyordur. Belki bir hastalıktır bu. Ama sıradan figüranların dahi epey bir zaman sahne alabildiği bu dünyada Rockefeller denen adama verilen rol bile yüz yıl sürmüştür...’ Bunu anlatmayacaktım aslında.