CHP kurultayı, Cumhuriyeti kurmuş partiyi ve Cumhuriyeti
devrimci, halkçı bir anlayışla yeniden onaracak, hatta yeniden
kuracak derinliğe, birikime, tutarlılığa ve cesarete sahip bir
liderliğe yine ulaştıramadı partiyi.
Kurultay öncesinden her şey belliydi.
Yapamadıkları yapamayacaklarının teminatı olan Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, seçeneksizlik yüzünden yeniden liderliğe
taşınacağı ortadaydı.
Oysa, Anadolu’daki çilekeş ve çalışkan CHP örgütlerinden bize
ulaşan bilgiler, artık Kılıçdaroğlu’nun bırakınız partiyi iktidara
taşımayı, gerici faşizme karşı yürütülecek yaşamsal savaşımda çok
yetersiz kaldığı inancının ortak payda haline geldiğini
gösteriyordu.
CHP örgütünün elini kolunu bağlayan “seçeneksizlik”ti.
Düşünün… Cumhuriyeti kurmuş parti, Cumhuriyeti “enkaz” diye
niteleyen, “CHP’yi tarihin çöplüğüne atacağı”nı söyleyebilen gerici
zorbalığa karşı içinden tutarlı, dirençli, iyi yetişmiş, CHP’nin
tarihsel çizgisini özümsemiş, dünyadaki gelişmeleri algılayıp
ilkelerini ona göre güncelleyebilen bir yeni lider çıkaramıyor!
Yerine, öğretide ve uygulamada tutarsızlık, yetersizlik, zaman
zaman çarpıklık ve hatta karşıtlık gösteren bir lideri yeniden
başına getiriyor…
Varılan bu kısır ve tutuk noktanın birkaç nedeni var:
12 Eylül faşizminin CHP’yi kapatması sonucu, partinin doğal
evrimsel gelişiminin durduruluşu ve örgütlerin zayıflaması,
parçalanması. (SHP-Halkçı Parti, CHP-DSP ayrımı, bu saptamaya bir
örnektir.)
CHP’yi tarihsel başarıya taşımış karizması tartışılmaz
Bülent Ecevit ile başlayan, birikimi
yadsınamayacak Deniz Baykal ile süren ve onların
niteliklerinin epey gerisinde...