Alev Coşkun, halk önderi
Atatürk’ün CHP’nin kuruluş tarihini Sivas
Kongresi’ne (4 Eylül 1919) dayandırdığını belgeleriyle yazdı.
CHP, bu durumda 100 yaşına girmiş bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti
de, 4 yıl sonra 100 yaşına basacak.
AKP, iktidara geldiğinden bu yana “yıkılacak enkaz” ya da “reklam
arası” olarak gördüğü 1923 devrimini kemirmeyi görev bildi. Bugün
Türkiye, meşruti monarşi bulamacı ile sarmalanmış bir saray düzeni
ile çağ dışına sürüklenmektedir.
Öyleyse, Cumhuriyetin özünde, kökünde, örgütlenmesinde ve
kurulmasındaki halk gücünün temsilcisi CHP bu koşullarda ne
yapmalıdır?
Son yerel seçim sonuçları, halkın saray düzenini sürdürmekte
ısrarlı AKP-MHP ortaklığından uzaklaşarak CHP’de karar kılmaya
yöneldiğini kanıtladı.
Bu yönelmeyle, yurtta ve özellikle İstanbul’da yaklaşık 50 yıldır
sürmekte olan etnik çatışmanın büyük ölçüde yeniden bir ulus olarak
birlikte, kardeşçe yaşama bilincinin dirildiğini izliyoruz. Ayrıca,
toplumun siyasal dinciliğin çıkarcı, çatışmacı ve ayrıştırıcı
tutumundan rahatsız olduğunu da görüyoruz.
Demek ki, halk, tıpkı 100 yıl önce Sivas Kongresi’nde olduğu gibi
kaynaşma, yiğitlik gösterme, bağımsız yol çizebilme ataklığına
yeniden kavuşmuş. Emperyalist küreselleşme ile on yıllardır
kendisine dikte ettirilen tüm yapay ayrıştırıcı unsurlardan
sıyrılarak “himaye” kabul etmeyen, saraya direnen ve başkaldıran
bir olgunluğa ulaşmış. Ve bu durum, yurttaşların, himayeye ve
saraya karşı bir odakta buluşma ve toplaşma eğilimi içinde olduğunu
belirginleştiriyor.
Tüm veriler, halkın isteminin, tıpkı Sivas Kongresi sonrasında
olduğu gibi egemenliğin yeniden ulusa verilmesi, Meclis’in
etkinleştirilmesi olduğunu göstermektedir.
Elimizde bu istemi gerçekleştirmek için gerekli yasal temel örnek
de vardır: Türkiye’nin en özgürlükçü, en demokratik, devlet-yurttaş
ilişkilerini uygarca en iyi tanımlayan 1961 Anayasası.
Ülkenin sa...