Bu köşede daha önce duyurmuştuk:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik;
başkanı ABD’nin eski Afganistan ve Irak
Büyükelçisi Zalmay Halilzad, genel
müdürü de ABD’li Büyükelçi Alex Wolffolan
Gryphon Partners adlı Amerikan kuruluşunun “bizim
takım” (our team) olarak tanımladığı bölümünde görev
yapıyordu.
Yine bu köşede yazmıştık:
Bir başka CHP Genel Başkan Yardımcısı, Selin
Sayek Böke de, 1 Kasım
seçimlerinden hemen sonra ABD’de ve Londra’da bir dizi tanıtım
toplantılarına (roadshow) katılmıştı. Bu toplantıların bir
bölümünde kendisine ABD’nin eski Ankara
Büyükelçisi Francis J. Ricciardone eşlik
etmişti.
Bir başka bağlantıyı da değerli gazeteci
dostumuz Yılmaz Polat kamuoyuna
duyurdu:
CHP’den bir önceki dönem Bursa milletvekili
olan Aykan Aydemir,
Washington’da Cumhuriyetçi-muhafazakâr “The Foundation
for Defense of Democracies” (FDD-Demokrasi Savunucuları Vakfı)
adlı düşünce kuruluşunda dış politika konularında bir süredir konuk
araştırmacı olarak çalışıyormuş.
Bizim edindiğimiz bilgiye göre, bu eğitim 8 ay
sürecekmiş.
İlginçtir, bu vakfın Liderlik Konseyi Başkanlığı’nı, eski CIA
Başkanı James Woolseyyürütüyor!
Çok merak ediyoruz: Kemal
Kılıçdaroğlu için “yakın kadro”sunu belirlerken
bu tür bağlantıların özel bir önemi mi var?
Hem de, Atatürk resmini odalarından
indirenleri değil de, indirildiğini görenleri partiden ihraç etmek
isteyen bir anlayışı ısrarla sürdürürken...
Bütün bu gelişmeler karşısında, eski CIA İstasyon
Şefi Graham Fuller’in “Türkiye’de
Kemalizmin miadını doldurduğu, artık
aşılması gerektiği” sözü çınlıyor kulaklarımızda...
Kavimcilik ve gericilik sarmalı
Bir yanda “özgürlük” adına kavimcilik yapıp kan dökenler.
Diğer yanda, gericiliği ırkçılığa bulayıp
saldırganlaşanlar.
Şehitler, ölüler, yaşamı kararmış çocuklar, evleri yıkılmış ya da
yüreği dağlanmış analar...
Çok açık: Kavimcilik ve gericilik, nüfusunun dörtte üçü ücret
geliriyle yaşayan yurttaşların sorunlarına çare olamıyor, olamaz
da...
Kıdem tazminatı kaldırılıyormuş... Özel istihdam bürolarına işçi
kiralama yetkisi tanınıyormuş... Ülke, köle pazarına, insanların
satıldığı bir tür mezbahaya dönüştürülüyormuş...
Yasaklarla donatılan kadınlara “müjde” diye sunulan, ancak
onların geçici, güvencesiz işlerde çalıştırılmasına olanak sağlayan
yasalar çıkarılıyormuş...
Kimin umurunda!
Varsa yoksa kavimcilik, varsa yoksa gericilik...
Bu sinsi ve yalancı sarmaldan bir an önce kurtulmamız
gerekiyor.
Saçmalama
ABD’de eğitim gördükten sonra Nobel’lendirilen yazar, yine
İngilizce düşünüp aklındakileri Türkçeye çevirerek
konuşmuş:
“1970’lerde insanlar sokaklarda sinek gibi ölürdü. O daha da
kötüydü diyebilirim. Şimdi Cumhurbaşkanı ‘vatan
haini’ diye bağırıyor. Ama hiç olmazsa sokakta ölen
yok.”
Saçmalamak da bir yere kadardır...
Kafanı, gömdüğün o çukurdan kaldır da bir bak:
Günümüzde sokaklarda vurula vurula, dövüle dövüle yaşamı alınan
çocuklarımız ölüden sayılmıyor mu? Alanlarda yüzer yüzer
gerçekleşen öldürümler daha mı iyi?