Enerji Sempozyumu’nda Prof.
Dr. Filiz Zabcı,
devletin kamu yararını gerçekleştiren bir kurum olma
sorumluluğundan “özelleştirme” gibi uygulamalarla
uzaklaştığını vurguladı. Batı’da devlet ve kamu arasındaki ayrıma
bakıldığında; kamusallığın“devletten ayrı, hesap soran,
devleti denetleyen bir halk inisiyatifi” olduğunu
söyledi.
Zabcı, “savunmacı kamusallık” hareketini
aşan “kurucu”, “bilgi edinme ve bilgiyi ortak
iradeye çevirmeye doğru ilerleyen farklı bir
kamusallığa” doğru gidilmesi gerektiğine vurgu
yaptı:
“Bilgiyi kurucu bir iradeye doğru çevirmeye doğru gidiyoruz.
Devletin sol yanını güçlendirmek çok önemli. Farklı bir
kamusallık derken, Cumhuriyet değerlerini içeren, kamusal ve
yurttaşlık etiğinin içinde yer aldığı bir
Cumhuriyeti hayal ederek, aynı zamanda kurucu
niteliğinde olan, daha eşitlikçi, daha özgürlükçü bir
yöndeortak iradeyi nasıl devreye sokabiliriz?
Sorun burada.”
Emperyalist küreselleşme, savaş, kan, yoksulluk ve gericilik
üretti. İnsanlığın bu sonucu yazgı gibi kabul edemeyeceği artık çok
açık ortada...
Oğulcuk
Babacığın oğulcuğu konuşmuş. Kargocuk gemiciği varmış. Gemicik
tankçığı inşa ediyormuş. Restorancıklar işletiyormuş. Dayıcıkları
ile de ortak şirketçiği bulunuyormuş.
Çocukcağızın dikkati dağılıyormuş, o yüzden yurtdışına
çıkmış!
Ne çekti şu çocukcağız ya...
Şiire düşmanlık
Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü kazanan Alper
Beşe’yle tanıştık. Işıl ışıl gözlerinde genç bir şairin
doğmakta olduğunu gördük. Tören konuşmasında üzerinde
durduğu“postmodernizmin şiire düşman olduğu” düşüncesini
açmasını istedik. Şöyle dedi:
“Biçimleri dejenere ederek varılacak yer; savruk, örgütsüz,
bilinçsiz, köleleştiğininfarkında olmadan tüketim bağımlısına
dönüşen bir insanlıktır. Bunun önündeki enönemli engel genel
olarak sanat, özelde şiir benim için. Şiir insanlığın son
kalesidirbu anlamda. İnsanlık kavramını yok etmeye, robotlar
üretmeye çalışan bir görüşünşiiri görünmez kılmaya çalıştığını
düşünüyorum. Bunun yollarından
biri‘çoksatar’ların icadıdır. Bir diğer yöntem,
radyotelevizyon- gazete kanalıyla başlayıp sosyal medyaya
sıçrayan şiirin tüketim
nesnesine dönüştürülmesidir.”
Memurların gözü aydın olsun!
Genel başkanı olduğu DP’den tasfiye edilince ince bir bel hareketi
ile AKP’ye geçenSüleyman Soylu, geçmişte gözdesi
olduğu “Türk demir lady” Tansu
Çiller’in yolundan gidiyor.
Çalışma bakanı olur olmaz, “kamu
personeli reformu” için kolları sıvadı. Soylu’nun ağzında
sakladığı bakla, memurların iş güvencesini ellerinden
almak!
Her gün televizyonlara çıkan “anayasa
profesörü” Burhan Kuzu’nun
ballandırdığı“yeni anayasa”ya bir katkı da Soylu
yapacak.
Anayasanın 128. maddesinde, “kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin
memurlar eliyle görüldüğü” belirtiliyor ya, halife
sultanlık getirilirken bir küçücük değişikli de bu maddede
yapılacak.