Anayasa değişikliği ile varılmak istenenleri kimi ana
başlıklarda toplayıp, bunlara yanıt olarak Prof.
Dr. Tarık
Zafer Tunaya’nın “Anayasa
Hukuku”nun temellerini belirlediği görüşlerinden kimi alıntılar
yapınca, karşı karşıya kaldığımız durum aydınlanıveriyor:
Osmanlı hayranlığı: Gidişe ayak uyduramayan,
hâlâ tarım hayatının inançlarını ve geleneklerini sürdürmeleri
istenen ya da “geçmiş”in esiri bırakılmak istenen toplumlar
var. Eski toplumlarda, halkın politikaya karışmaması kuraldı. Halka
varlığını borçlu olmayan bir iktidar sadece bir çoban, idare
edilenler de sürüydü. Çoban-sürü dengesi bozulalı çok olmuştur.
İnsanlığın, kuşaktan kuşağa kazandığı zaferler sonucu, yeni bir
denge kurulmuştur. İktidar-hürriyet diyaloğunun doğurduğu bu denge,
aynı zamanda, idare eden-edilen özdeşliğine de
dayanmıştır.
‘Vesayetlerden kurtuluyoruz’ savı: Azgelişmiş
ülkede, ekonomik hayat üzerinde yabancı etkisi ağır basar.
Gelişmemiş ülkenin toplum yapısı, sosyal hayatı geridir. Gelenekçi
kitlenin kalabalıklığı din adına hareket eden çevrelerin vesayetini
güçlendirir. İşsizlikle, kültürsüzlük muhafazakârlığın ilkel
maddeleridir. Sosyal uyanış yeterli değildir. Çünkü yaşama çabası
insanın bütün enerjisini emerse, sosyal ve ekonomik iktidar belli
bir azınlık elinde olursa, o memlekette demokrasinin nasıl
gerçekleşebileceği düşünülmeye değer.
Halifeliği diriltme amacı: İslam devletinde,
yüksek siyaset prensibi şeriata uymaktır. Şeriat, Tanrı’nın
dini-örfî bir tüm içinde oluşturduğu siyasettir. Gerçekleştiricisi
de halifedir. Demokratik rejimlerde, gerçekleştirici eylem, daha
karışık ve çoğulcu bir mekanizma içindedir.
Saray saltanatına geri dönüş: Bir demokrasi,
ideolojisine taban tabana zıt diktatörlük kurumlarının sonsuza dek
muhafazasından hiçbir şey kazanamaz. Hele bunları yıkmak için
ihtilalci hareketler yapılmışsa... 20. yüzyılda yaşadığını iddia
eden bir toplum içinde de, ortaçağ kurumlarının yaşatılmasına imkân
yoktur.