Sanki seçim kazandı.
Ne bir özeleştiri, ne bir sorgulama.
İmzaları hesaplamış, yetmiyormuş, kurultaya gitmeyecekmiş…
Sağcılara gösterdiği yakın ilgiyi, hoşgörüyü, saygıyı partisinin
500-600 delegesinden sakınıyor.
Toplumda, özellikle genç kuşaklarda karşılığı yok. Umut, heyecan,
gelecek inancı yaratmıyor, güven vermiyor.
Gücü olmadığından “Hodri meydan, kurultayı topluyorum, çıkın
karşıma” da diyemiyor.
Karar vermiş, koltukçularıyla koltuğunda oturacak.
Yapamadıkları, yapamayacaklarının teminatı olduğu gün gibi
ortada.
CHP’ye patinaj yaptırma görevini üstlenmiş, gerisi vız geliyor.
Sanatçı dostumuz Bedri Baykam’ın dediği gibi:
“Halkın oy vermeye artık ne tıpış tıpış gidecek hali kaldı, ne
şevkle, ne de Cumhuriyet endişesiyle...
CHP seçmenleri artık yorgun, sinirleri bozuk ve kendilerine reva
görülen muameleyi kabul edecek halde değiller! Deniz bitti, sabır
bitti, hoşgörü bitti. Bu sefer partiyi ve Atatürk’ü ve rejimi,
yerel seçimlerde bu şekilde koruyamayacaklarını anlayarak -maalesef
Kılıçdaroğlu ve ekibinin hâlâ öngöremedikleri- felaket sonucu
ortaya bırakacaklar.”
Felaketi öngörememe değil bu, bir misyon üstlenme. Kurultay
imzası çektirme taktikleri
Genel başkan “partiye genel başkan yetiştirmek” istemektedir. Henüz
kendine benzer bir genel başkan yetiştiremediği için kurultay
yapılmaması taraflısı olduğunu etrafına ciddi ciddi açıklar.
Milletvekillerine “Gidin, kurultay için imza veren delegelerin
imzalarını geri çektirin” der.
Milletvekilleri illerine giderler. Kurultay için imza vermiş
belediye başkanını bulurlar. “Biz seni seviyoruz, yarın öbür gün
belediye başkan adaylığın sorun olabilir” derler. Belediye
başkanı...