İmam ne yaparsa cemaati de ona uyuyor. “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen fesli yalnız kalmadı. Casusluk cemaatine üye olduğu gerekçesiyle ordudan atılan biri sayıklamış:
“Yahu kimden kurtulduk? Şu küçücük Yunanistan’ı yendik diye bu kadar büyüt-menin âlemi var mı!
95 yıldır Yunanlılar karşısında bir zafer kazandık diye yeri göğü inletiyoruz.”
Saray ve çevresindekilere göre, “Milli Mücadele” diye bir şey olmamış!
Kurtuluş Savaşı vermediğimizden, bu ülkenin bağımsızlığı için toprağa düşmüş 40 bin 736 şehidimiz de “toz” olmuş oluyor!
Onların milli mücadelesi dedikleri ne peki?
Atatürk ile, Cumhuriyet ile, Cumhuriyetin ilkeleri ile mücadele!
Yani, Necip Fazıl Kısakürek’in ifade ettiği gibi; “Halka değil, Hakk’a inanan; meclisinin duvarında ‘Hâkimiyet Hakk’ındır’ düsturuna hasret çekenlerin” ve de “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı” olanların mücadelesi…
Kurtuluş Savaşı’nın komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk, kendi kaynakları ile Ankara bozkırında kıraç, bataklık ve çorak bir alanda orman çiftliğini yeşertmişti.
Kindar iktidarında, güzelim çiftlik arazisine saray ve saraycıklar dikildi.
Şimdi de aynı arazide, 90 dönümlük bir alanda ağaçları söküyor, hafriyat yapıyor, iş makineleriyle ortalığı yıkıyorlar.
“15 Temmuz 2016 Milli Mücadele Müze-si” yapacaklarmış. Uğruna müze kurulan milli mücadele ne ola ki?
Yıllarca kol kola, iç içe oldukları, kozmik odalara soktukları, ülkenin y...