Gazetecilik ustamız Uğur Mumcu, “İmambayıldı”
yazısını 1987’de yazmıştı:
“Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına
kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur.
Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi
mi, artık bu sömürünün sonu gelmez. Din ticareti ile meşgul
olanlara bakın, hemen hemen hepsi milyarder. Yalnızca Türk Lirası
ile milyarder değil bunlar, dolar milyarderi, mark milyarderi
olmuşlardır çoğu.”
Mumcu, bugünü, yani imama bayılanların ülkesini yazmış.
Anayasa Hukuku öğretmenimiz Prof. Dr. Muammer
Aksoy da, 1987’de başkanı olduğu Türk Hukuk Kurumu
adına yaptığı açıklamada şöyle demişti:
“Derslere mayo ve şort ile girilmesine izin verilmemesi ne derece
doğal ise, çarşaf ve başörtüsü ya da türban ile girilmesine izin
verilmemesi de, o kadar doğaldır. Özgürlükler adına ‘özgürlükler
rejimini tümden ortadan kaldıracak Humeyni
rejimlerine götürücü adımlar karşısında seyirci kalmak’, ‘gelecekte
demokrasi ve özgürlüklerin tümden yok edilmesini umursamamak’ olur.
Bu sorunu, önemsiz bir şekil sorunu olarak ele almak da çok
yanlıştır. Sorun, ‘çağdaş, akla ve bilime dayanan bir devlet ve
hukuk düzeni’ ile ‘nakile (dini esaslar) dayanan bir devlet ve
hukuk düzeni’ arasındaki çekişmenin yeniden başlamasıdır. Yangının
söndürülmesine, ilk alev görünce başlanır; yoksa alevlerin bütün
yapıyı sarmasından sonra değil!”
Muammer Aksoy, bugünü, yani Meclis’ten ilkokula değin kadın ve
kızların -muhalefet partilerinin de seyirci kalmasıyla-
kapatıldığı, özgürlükler rejiminin tümden ortadan kaldırıldığı
bugünü yazmış.
Mumcu da, Aksoy da, işte bu üstün öngörüleri yüzünden katillerce
aramızdan alındı.