Sınırımızda, IŞİD ya da PYD kullanılarak Akdeniz’e açılacak
koridorlar kimin işine gelir? Suriye’deki gelişmelere karşı
Türkiye’nin çıkarına en uygun tavır ne olmalı?
Emekli Tuğgeneral Ali Er ile bu kez bu
soruların yanıtlarını arayacağız.
Ali Er’e göre, PKK bırakın sınırlarımızın dışına çıkmayı,
yurtiçinde siyasi ve silahlı örgütlenmesini güçlendiriyor. Hatta,
Türkiye’nin bir bölümünde adeta ilan edilmemiş egemenlik
iddiasında.
IŞİD’e gelince... Sınıra yakın il ve metropollerde rahatça faaliyet
gösterebiliyor.
Bu risk ve tehditlerin, AKP’nin Suriye’ye yönelik atmayı planladığı
adımlarda göz ardı ediliyor.
Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nin alınmış bir kararı olmaksızın
Suriye’ye yapacağı her türlü sınır ötesi harekâtın sonuçlarını Ali
Er, şöyle sıraladı bize:
Suriye’ye kendini savunma hakkı verilecek.
TSK’nin bölgeye girmesi halinde IŞİD’in manevra alanı daralacak ve
güç kaybına uğrayacak.
Bu ise IŞİD tarafından Türkiye’nin her noktasında katliam
boyutlarında terör eylemlerine davetiye olacak.
“Kobani ve Rojava” üzerinden Türkiye’ye karşı oluşan
güvensizlik ve hassasiyet nedeniyle PKK, iki yıldır bölge halkı
arasında tamamladığı “öz savunma”yapılanmasının da katkısı ile
bölgede veya ülke çapında terörü halk isyanı boyutlarında
genişletmesi olasılığı gündeme gelecek...
Ali Er, TSK’nin böylesine çok yönlü iç-dış risk ve tehditlere karşı
hazırlıklı olması gerekirken aynı zamanda Suriye’de yeni bir cephe
açılmasının, ordunun mevcut kuvvet yapısı, olanak ve yetenekleri
açısından uygun olmadığı kanısında:
“Özellikle Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından açıkça
ifade edilen Suriye’de‘Uçuşa Yasak Bölge’ veya ‘Güvenli
Bölge’ oluşturulması için ‘sürekli havada hazır hava
gücü’ ve ‘hava savunma füze rampaları’ bu
görevin olmazsa olmazlarıdır.
Ancak Türkiye’nin hava savunma yeteneğinin zafiyet ve
yetersizliği herkesinmalumudur. O halde Türkiye bu güvenli
bölgede hava savunmasını hangi havasavunma füze rampaları
ile sağlayacaktır? Türkiye adeta başkasının cebindeki
paraile düğün, dernek hazırlığına kalkmaktadır.