Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a (C.C.) hamd ederim.
Salât ve selâm, Peygamberimize âline ve sahabelerine olsun.
Zihin denilen şey; anlama, bilme, hatırlama kuvveti, anlayış,
kavrayış, algılama yeteneğidir. Zihniyet ise; düşünce yolu,
anlayış, kafa yapısı, sahip olunan inanç ve görüş anlamındadır.
Üzerinde duracağımız konu, zihinlerde “din ve düzen” olarak
İslam’ın itikat edilip edilmemiş olmasıdır. Eğer bir kimsenin
zihninde İslam, “din ve düzen” olarak bir yer edinmemişse bu
kimsenin bir kısım işlerinin İslam’a uygun olmasının kendisine
sağlayacağı bir fayda olmaz. MÜSLİM, İMARE 158: “Kim cihad için
sefere çıkmadan ve gönlünde, yani zihninde cihad etme fikri
taşımadan vefat ederse, bu kimse bir nevi münafıklık üzere ölmüş
olur.” Bu hadis, zihinlerimizin Adil Bir Düzen’in kurulması için
yapılacak cihada kilitlenmesi gerektiğini emretmektedir. Bir kul
için önemli olan zihnen Müslüman olmasıdır. Bir kimse zihnen
liberal, muhafazakâr demokrat, sağcı, solcu, kapitalist ve
sosyalist olursa, buna rağmen İslam’a ait namaz, oruç gibi bazı
ibadetleri de yerine getiriyorsa, böyle kimselerden oluşan bir
toplumun Müslümanız demesinden de bir hayır doğmaz. Çünkü İslam bir
hayat nizamıdır ve bu nizam başka hiçbir nizam ile sentezlenmeyi de
kabul etmez. Hakkı batıla karıştırmak kınanmıştır. Hakkı batıla
karıştırıp buradan yeni bir düzen çıkarmaya çalışmak, en yalın
ifadeyle haddi aşmaktır. Allah Teâlâ’nın teklif ettiği din ve
düzende eksiklik görmek kişiyi helak olmaya götürür.