İhanet kalkışmasının birinci yıl dönümü yaklaşırken, içeride ve
dışarıda dikkat çekici hadiseler cereyan ediyor… Bu gelişmeleri
izlerken, 15 Temmuz ihanetini de unutturmamak gerekiyor!..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uçurumun tam kenarından döndüğü, 15
Temmuz ihanet kalkışmasının 1. yıl dönümüne sayılı günler kala,
ülke topraklarımızda ve sınırlarımızın hemen öte yanında çok önemli
olaylar cereyan ediyor… Bunların en azından bir kısmının doğrudan
veya dolaylı olarak bu ihanet kalkışmasıyla iltisaklı olduğu
konusunda ciddi şüpheler ve belirtiler var. 15 Temmuz darbe
teşebbüsüyle ilişkili olarak açılan davaların seyrinde, son
zamanlarda ilginç değişimler yaşandığı yazılıp çiziliyor. Davaları
takip edenler, yargılanan sanıkların ve onları savunan avukatların
tutumunda, sanki ileriye dönük bir takım güvenceler almış gibi
izlenimler edindiklerini söylüyor… “Hem suçlu hem güçlü” şeklinde
nitelendirilebilecek bu tavırları, yalnızca bir psikolojik
motivasyon ve FETÖ militanlarının kuyruğu dik tutma taktiği olarak
değerlendirmek, bizi fena hâlde yanılgıya düşürebilir! Zira 15
Temmuz 2016’dan bu yana yaşanan bunca hadiseye, FETÖ’ye vurulan
onca ciddi darbelere rağmen, hâlâ daha tehlikenin tam olarak
ortadan kalkmadığı devlet ve hükûmet yetkililerince sık sık dile
getiriliyor. Şu hâlde buraya bir ‘mim’ koymak zarurîdir. Çünkü şu
ana kadar yaşanan hadiselerde görüldü ki, FETÖ hedefine ulaşmak
için, diğer bütün terör örgütleriyle de her zeminde iş birliği
yapmaktan çekinmedi.