ABD Dışişleri Bakanı Mike
Pompeo “Cemal Kaşıkçı Cinayeti konusunda kendisini sıkıştıran
gazeteciyi saçma sorular sormakla ve Amerika’ya kötülük yapmakla
itham ediyor. Acaba hangi taraf saçmalıyor?
Dünkü Türkiye gazetesinde,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün yıllık faaliyet raporundan özetlenen,
Cemal Kaşıkçı cinayetine dair ürkütücü bilgileri okudunuz. Rapora
göre, Suud Gazeteci Cemal
Kaşıkçı Konsolosluk binası içinde öldürüldükten
sonra, ünlü bir lokantadan tam 32 porsiyon pişmemiş et siparişi
verilmiş… Bu durum cinayet öncesi ve sonrasına dair çeşitli
ihtimalleri çağrıştırıyor. Suudi Konsolosluğunun bahçesinde iki
tane su kuyusu bir de hem odun hem doğalgazla yanan tandır kuyusu
varmış. İki taraflı ateşleme ile ısı bin derecenin üzerine
çıkarıldığı takdirde, DNA’dan eser kalma ihtimali ortadan
kalkıyormuş… Korkunç bir durum değil mi? Hâlâ bütün dünya
merak ediyor. Cemal Kaşıkçıya tam olarak ne oldu ve en azından
ceset kalıntıları nerede? İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün, MİT ile
ortaklaşa yapmış olduğu araştırma ve soruşturmaların bütün
bilgileri, elbette bahse konu raporda açıklanmış değil. Lakin o gün
Suudi Arabistan’dan gelen infaz timindeki şahısların taşıdığı
bavulların durumu da dâhil, bütün emare ve deliller aynı adresi
işaret ediyor. Cinayetin işlenme biçimi (boğarak vs.) ve cinayet
sonrası cesedin testere ile parçalanması ve dahi tandırda yakılmış
olma ihtimalinin yüksekliği gibi, tüyler ürpertici bütün detaylar,
aslında bu meseleyle ilgisi olan bütün merkezlerce malum değil
midir? Soru uzun oldu, ama siz ne demek istediğimizi gayet iyi
anladınız!.. CIA raporları Bin Selman’ın bir yıl öncesine
ait “kurşunla takip etme” konuşmasını
bire bir tespit etmemiş mi?
Şayet hâlâ tam olarak
anlamadınızsa, size yardımcı olacak bir röportaj var. ABD Dışişleri
Bakanı (Kendisi eski CIA Başkanıdır…) Pompeo, Avrupa turuna
çıkmadan önce CBS News televizyonundan Roxana Saberi’ye, evlere
şenlik bir röportaj vermiş… Gazeteci kendisine
soruyor. “İnsan hakları konusunda İran’ı ağır biçimde
eleştiriyorsunuz. CIA raporlarına göre Cemal Kaşıkçı cinayetine,
Suudi Veliaht Prensi M. Bin Selman’ın dâhil odluğu açıklandı. Buna
rağmen, Trump niçin Riyad yönetimine bir şey
demiyor?" Sıkı durun. Bakan Pompeo şöyle bir cevap
pompalıyor: “Roxana bu çok saçma bir soru. Siz ve
sizin gibi diğer medya kuruluşları sürekli bunu tekrar ediyor.
Kabul edilemez bir cinayet… ABD halkı ve yönetimi bunu kabul
ediyor. Ama Suudi Arabistan ile önemli bir ilişkimiz var ve bu
ilişkiyi devam ettirmekte kararlıyız…” Hatırlarsanız
daha önce Trump da aynı cümleyi kurmuştu; “Cemal
Kaşıkçı'nın öldürülmesi korkunç bir cinayet… Ama bunun için Suudi
Arabistan’la yaptığımız büyük anlaşmanın bozulmasını
istemem!..” Büyük anlaşma dediği toplam 317 milyar
dolarlık silah anlaşması. Pompeo sahibinin sesi gibi. Zaten farklı
bir şey söylemesi mümkün değil. Aksi hâlde selefi Rex Tillerson
gibi bir Twitter mesajı ile o da kovulduğunu
öğreniverir.
Esasen
burada “ÖNEMLİ” diye tanımlanan
ABD-Suudi Arabistan ilişkisi, sanıldığı gibi yalnızca Trump ile
Kral Selman arasındaki anlaşma değil. Bu ilişki çok daha gerilere
uzanıyor. Ta II. Dünya Harbi sonlarına, 1945 yılına… O tarihte
Mısır yakınlarında, Kızıl Deniz’de; ABD Başkanı Roosevelt ile Suudi
Arabistan'ın ilk Kralı Abdülaziz bin El Suud arasında bir savaş
gemisinde, beş saat devam eden ve bugüne kadar tutanakları hiçbir
şekilde açıklanmayan görüşmede tesis edilen ilişki. Yetmiş küsur
yıldır o ilişki temelinde iki ülke arasındaki alışverişler yürüyor…
Bunun altını çizelim. Öyle görünüyor ki, Trump ve Pompeo da
selefleri gibi, ABD’nin menfaatlerine çomak sokmadığı sürece, Suudi
Arabistan’ı koruyup kollamaya devam edecek. Aksi hâlde neler
olacağını da Trump hatırlatmıştı zaten. “Bak Kral seni
severim. Biz seni koruyoruz. Şayet korumazsak iki ay orada
oturamazsın!..” Eh, Cemal Kaşıkçı şöyle öldürülmüş,
böyle parçalanmış, bilmem hangi tandırda yakılmış… Bunlar ABD için
hiçbir şey ifade etmiyor, etmez. Ama buna rağmen, çevir kazı
yanmasın kabilinden Pompeo şu cümleyi de
kuruyor: “Amerikalıları güvende tutmak ulusal güvenlik
çıkarına giriyor ve biz de bunu yapacağız. Ama cinayete karışanları
da sorumlu tuttuk ve tutmaya devam edeceğiz.” İnfaz
timindeki bazı kişilerle ilgili ABD’nin aldığı yasaklama
kararlarını anlatmaya çalışıyor!.. Ne ikiyüzlülük değil
mi?
Gazeteci Roxana kül yutmuyor
tabii… Pompeo’yu sıkıştırmaya devam ediyor: “Eski
başkanı olduğunuz CIA’nın, M. Bin Selman’ın cinayete dâhil olduğu
yönündeki raporlarına inanıyor musunuz inanmıyor
musunuz?" Cevap tam bir sefalet: “Bu
soruyu sormakla Amerika’ya kötülük
yapıyorsunuz.”
Şimdi bu noktada, ABD’nin insan
hakları konusundaki samimiyetini siz değerlendiriniz. Amerikan
menfaatlerini unutmadan!..
Dünkü Türkiye gazetesinde,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün yıllık faaliyet raporundan özetlenen,
Cemal Kaşıkçı cinayetine dair ürkütücü bilgileri okudunuz. Rapora
göre, Suud Gazeteci Cemal
Kaşıkçı Konsolosluk binası içinde öldürüldükten
sonra, ünlü bir lokantadan tam 32 porsiyon pişmemiş et siparişi
verilmiş… Bu durum cinayet öncesi ve sonrasına dair çeşitli
ihtimalleri çağrıştırıyor. Suudi Konsolosluğunun bahçesinde iki
tane su kuyusu bir de hem odun hem doğalgazla yanan tandır kuyusu
varmış. İki taraflı ateşleme ile ısı bin derecenin üzerine
çıkarıldığı takdirde, DNA’dan eser kalma ihtimali ortadan
kalkıyormuş… Korkunç bir durum değil mi? Hâlâ bütün dünya
merak ediyor. Cemal Kaşıkçıya tam olarak ne oldu ve en azından
ceset kalıntıları nerede? İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün, MİT ile
ortaklaşa yapmış olduğu araştırma ve soruşturmaların bütün
bilgileri, elbette bahse konu raporda açıklanmış değil. Lakin o gün
Suudi Arabistan’dan gelen infaz timindeki şahısların taşıdığı
bavulların durumu da dâhil, bütün emare ve deliller aynı adresi
işaret ediyor. Cinayetin işlenme biçimi (boğarak vs.) ve cinayet
sonrası cesedin testere ile parçalanması ve dahi tandırda yakılmış
olma ihtimalinin yüksekliği gibi, tüyler ürpertici bütün detaylar,
aslında bu meseleyle ilgisi olan bütün merkezlerce malum değil
midir? Soru uzun oldu, ama siz ne demek istediğimizi gayet iyi
anladınız!.. CIA raporları Bin Selman’ın bir yıl öncesine
ait “kurşunla takip etme” konuşmasını
bire bir tespit etmemiş mi?
Şayet hâlâ tam olarak
anlamadınızsa, size yardımcı olacak bir röportaj var. ABD Dışişleri
Bakanı (Kendisi eski CIA Başkanıdır…) Pompeo, Avrupa turuna
çıkmadan önce CBS News televizyonundan Roxana Saberi’ye, evlere
şenlik bir röportaj vermiş… Gazeteci kendisine
soruyor. “İnsan hakları konusunda İran’ı ağır biçimde
eleştiriyorsunuz. CIA raporlarına göre Cemal Kaşıkçı cinayetine,
Suudi Veliaht Prensi M. Bin Selman’ın dâhil odluğu açıklandı. Buna
rağmen, Trump niçin Riyad yönetimine bir şey
demiyor?" Sıkı durun. Bakan Pompeo şöyle bir cevap
pompalıyor: “Roxana bu çok saçma bir soru. Siz ve
sizin gibi diğer medya kuruluşları sürekli bunu tekrar ediyor.
Kabul edilemez bir cinayet… ABD halkı ve yönetimi bunu kabul
ediyor. Ama Suudi Arabistan ile önemli bir ilişkimiz var ve bu
ilişkiyi devam ettirmekte kararlıyız…” Hatırlarsanız
daha önce Trump da aynı cümleyi kurmuştu; “Cemal
Kaşıkçı'nın öldürülmesi korkunç bir cinayet… Ama bunun için Suudi
Arabistan’la yaptığımız büyük anlaşmanın bozulmasını
istemem!..” Büyük anlaşma dediği toplam 317 milyar
dolarlık silah anlaşması. Pompeo sahibinin sesi gibi. Zaten farklı
bir şey söylemesi mümkün değil. Aksi hâlde selefi Rex Tillerson
gibi bir Twitter mesajı ile o da kovulduğunu
öğreniverir.