Dokuz günlük bayram
tatili, maalesef yine çok acı ve ağır bir trafik bilançosu ile sona
erdi. Türkiye ne yapıp edip bu meseleyi mutlaka hal yoluna koymalı.
Başka türlü yollarda akan kan durmayacak!
Bayram öncesinde hayli olumlu bir
atmosfer vardı… Yetkililer peş peşe ikazlarda bulunurken, bir
yandan da bu seneki Kurban Bayramı tatili için alınan ilave
tedbirleri, yeni denetim biçimlerini dile getiriyordu. İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu, doğrusu baş döndürücü bir hızla, belli zaman
aralığında birçok vilayetin sınırları içinde, bizzat denetimlerde
bulundu, tatile çıkan vatandaşlarla bire bir temas kurarak tavsiye
ve uyarılarda bulundu… Türkiye’nin giderek standardı yükselen
yolları, eskiye nazaran trafiğe giren araçların yenilik oranı ve
kalitesinin yüksekliği ve trafik ekiplerinin etkili kontrol için
sahip oldukları araç –gereçlerin son teknoloji ürünü olması gibi
unsurlar, aslında daha emniyetli bir seyahat imkânı için elverişli…
Gelgelelim böyle zamanlarda, yollarda kaybettiğimiz insan sayısı
maalesef bir türlü azalmıyor, hatta artıyor!.. Dokuz günlük bayram
tatilinde meydana gelen trafik kazalarında, hayatını kaybeden
vatandaş sayısı en az 147. Yazıyla, yüz kırk yedi! Ve yaklaşık 900
kişi de yaralanmış. Yaralananların durumunu teferruatlı olarak
bilmiyoruz. Kaç kişi kalıcı olarak sakat kalacak, ne oranda iş
gücünü kaybedecek vs. Bu durumun tam olarak tespiti ve
istatistiklere geçmesi ne kadar zaman alır, sonuçlar sağlıklı
biçimde kayıtlara akseder mi, orası da tam net değil. Ama sonuç
olarak tablo vahim!
Ve memleket olarak acilen ve çok
ciddi bir trafik eğitimine ihtiyacımız var… Elbette öncelikle
bunun, okul öncesi eğitim ve ilköğretim çağında, ama hakikaten
çocukları hayata hazırlayacak biçimde ve seviyede verilmesi şart.
Yani formalite icabı verilen eğitimlerden, bugüne kadar elde
ettiğimiz netice maalesef ortada. Şu hâlde artık kendimizi
kandırmayı bırakıp, bu işi kökünden halledecek şekilde bir yol
tutalım. Çünkü en acil mesele, can ve mal emniyeti ve bunun nasıl
sağlanacağının vatandaşa öğretilmesi ve benimsetilmesidir.
Dolayısıyla çocuklarımızın bu konuda esaslı şekilde hem
bilgilendirilmesi hem bilinçlendirilmesidir. Zira yalnızca
bilgilendirmenin yetmediği ortada… (Ki, bilgilendirmenin de ne
denli yeterli yapıldığı pek belli değil.) Fakat asıl önemlisi
bilinçlendirme. Kendimizin ve başkalarının hayatını tehlikeye
atmama konusunda, insanlarımıza yeterince şuur telkin edemezsek,
yollarda akan kan ne yazık ki durmayacak. Çocuklardan başladık, ama
elbette eğitim ihtiyacı yalnızca, henüz araba bile kullanmayan
küçükler için değil! Biliyoruz ki, en acil biçimde büyüklerin buna
ihtiyacı var. Çünkü hâlihazırda yollardaki faciaların müsebbibi
olanlar, kuralları hiçe sayan, bunca ikazlara kulak asmayan
sorumsuz, şuursuz sürücüler. Velakin onları bu yaşta yeniden okul
sıralarına gönderme imkânı yok. Gerçekçi olalım. Ehliyet sınavı
öncesi güya eğitim veriliyor, fakat bunun ne kadar yeterli ve
etkili olduğu sonuçlardan belli. Şu hâlde, ehliyeti cebine koymuş
ve artık herhangi bir şekilde eğitime ihtiyacı olduğunu
düşünmeyenlere karşı yapılabilecek olan tek şey, ne pahasına olursa
olsun, onları trafik kurallarına uymaya bir şekilde ikna etmek veya
mecbur bırakmak…
Bunun için de denetim ve ceza
sisteminin en etkili şekilde hayata geçirilmesinden başka çare yok.
En pahalı arabalara binip en ilkel şekilde araç sürerek dehşet
saçanlar, hak ettikleri cezayı mutlaka görmeli. Burada iki temel
problem var. Birincisi bu bahsini ettiğimiz trafik magandaları.
Bunları ya eğitim ve denetimle ehlileştirip, adam gibi trafikte
seyretmeyi öğrenir hâle getirmek lazım. Yahut bunların trafiğe
çıkmasına zinhar izin vermemek lazım! İkinci husus da, otoyollarda
ve şehir merkezlerinde, tarlada traktör kullanır gibi araba
kullanan bilgisiz ve bilinçsiz sürücüleri, sıkı takip ve
yaptırımlarla belli seviyeye getirmek… Bunu başaramadığımız
takdirde, biz ha bire trafik kazalarını ve yürek yakıcı sonuçlarını
konuşmaya devam ederiz. Bir noktaya dikkat isterim: Bugünkü
gidişatla biz bu problemi çözemeyiz. Hiç ama hiç kendimizi
kandırmayalım!
Televizyonlardaki kamu spotu
uygulamaları asla yeterli değil. Trafik emniyeti konusunda,
televizyon ve radyo yayınları daha etkili ve yaygın hâle
getirilmeli. Belki bunun için her kanalda, belli bir sistematikle,
ama mecburen yayınlanacak trafik dizileri, iyi kurgulanmış eğitim
programları devreye sokulmalı. Her sene bir orta büyüklükte savaş
zayiatı kadar, trafikte insan kaybı veriyoruz. Bu korkunç bir
durum! Maddi kayıplar da işin cabası… Bu çetin meselenin çözümünü
daha fazla ertelemenin bir manası olabilir mi? Geçen her saat, her
dakika yeni can kayıpları demek. İşte dehşetle bir defa daha
gördük. Bu bayramda da trafik canavarları hız kesmedi. Ve bunca
insanımız hayata veda etti. Bilgisizlik, şuursuzluk, dikkatsizlik,
sorumsuzluk… Sebep ne olursa olsun, netice aynı kapıya çıkıyor. Can
ve mal kaybı! Bu kayıpların önüne geçmek bizim
elimizde…