Uzun süren bir istikrarsız dönemden sonra, Türkiye’de; AK Parti tek başına iktidarı yakalama başarısını gösterdiğinde, kucağında üç tane ateş topu bulmuştu... İktidar, hakikaten ateşten gömlekti!..
Salı günkü yazımızda, son yetmiş yılda “Merkez Sağ” partilerin, nasıl bir siyasi iklimde doğduğunu ve siyaset sosyolojisi bakımından ne denli zor şartlara maruz kaldığını, çok özet şekilde dile getirmiştik. Bahse konu partilerin, politika sahnesine çıkışı ve çetin siyasi mücadeleleri boyunca karşılaştığı dâhili ve haricî etkenler, genel hatlarıyla benzerlik arz etse de, her dönemin kendine mahsus şartları, elbette olumlu ve olumsuz anlamda derin farklılıklar ihtiva ediyordu. Mesela darbecilerin iddia ve maksatlarından (Devrimleri yerleştirmek, çağdaş bir ülke kurmak, kardeş kavgasına son vermek, irticayı önlemek vs. vs.) tutunuz da, halkın siyasi sürece katılımı ve demokrasi bilinci, hak ve hürriyetlere sahip çıkması gibi temel parametrelerde; 1950 – 1960, 1960 – 1980, 1980 – 2000 kesitlerinde çok dramatik gelişmeler yaşandı. Bu arada, 1961 Anayasası ile getirilen vesayet düzeni, 1982 AY ile daha da perçinlenmişti…
AK Parti, “Gerekirse bin yıl sürer…” denilen 28 Şubat Sürecinin koyu gölgesi altında iktidarı devraldı. Tam da bu yüzden eli kolu önemli ölçüde bağlıydı! Bir önceki yazıda belirttiğimiz üzere, partinin lideri Recep Tayyip Erdoğan; siyasi yasaklılığı sebebiyle, milletvekili olabilmek için seçimlere dahi girmemişti…