İyi Partide çok önemli
gelişmeler yaşanıyor. Genel Başkan Meral Akşener, olağanüstü kongre
kararı aldığını ve yeniden aday olmayacağını açıkladı. Kurmayları
ise aksini söylüyor. Ne olacak?
Türkiye’de parti kurmak, siyaset
yelpazesinde kendine yer bulabilmek ve yerini muhafaza etmek, yani
siyasi rekabette geriye düşmemek çok zor bir mesele… Bu yüzdendir
ki bazı partiler çabucak yarıştan düşer,
bazıları “tabela partisi” mesabesinde
siyasi hayata tutunmaya çalışır. Ayrıca partilere genel başkan
olmakla parti lideri olmanın arasında çok büyük fark bulunduğunu
bilmek için de, herhâlde siyaset uzmanı olmaya gerek yok! Türk
siyaset tarihinde kısa ömürlü o kadar çok parti gelip geçti ki… Bir
de âlây-ı vâlâ ile genel başkanlığa gelip, saman alevi misali
çabucak sönen sayısız ‘siyasi
lider’ isimlerini hatırlayalım. Kimler vardı kimler…
Velhasıl siyaset zor iş!.. Sayın Meral Akşener ve arkadaşları da,
bu zor yolu kendi iradeleriyle seçti. Siyasi tarihimizde, bir
partinin ana gövdesinden kopup yeni kimlikle mücadeleye
soyunan ‘sonraki’ partilerin hemen
tamamının kalıcı olamadığına dikkat isterim. Bu durumu ta İttihat
ve Terakki’den ayrılan Ahrar Fırkasına kadar götürebiliriz… Bunun
iki istisnası var. Birincisi tek parti döneminin hususiyeti icabı,
başka partinin zaten bulunmaması sebebiyle, CHP’den ayrılıp
Demokrat Parti’yi kuran öncü kadronun başarısı… İkincisi de Fazilet
Partisi bünyesinden, bir “yenilikçi
hareket” olarak doğan Adalet ve Kalkınma
Partisi…
Daha önce bu köşede,
başarısızlığa uğramış kopuşları, Güven Partisi, Demokratik Parti ve
diğer irili ufaklı örnekleriyle hatırlatmıştık. Bu defa o detaya
dalmayıp doğrudan Meral Akşener ve İyi Parti konusuna
gireceğiz...
Akşener ve arkadaşları, MHP
yönetimine başkaldırarak, orada sonuç alamayınca da yeni bir parti
kurmaya karar vererek bu yola çıktı. Siyasi şartların dayatmasıyla,
çok kısa zaman içinde; daha teşkilatlarını bile doğru dürüst
kuramadan, hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimleri için
yarışa girmek zorunda kaldılar. Öyle ki, seçime girebilme
prosedürünü dahi tam olarak yerine getirip getirmediği sorgulandı
ve geciken YSK kararı karşısında, herhangi bir yol kazasına uğrama
ihtimalinin önüne geçmek için, belki de ilk defa yaşanan bir
örnekle, CHP’den 15 milletvekili bu
partiye “ödünç” verildi!.. AK Parti
ile MHP’nin daha önceden kurduğu "Cumhur
İttifakı"na karşılık, "Millet
İttifakı"nın kurulmasında Akşener, önemli noktalarda
direnç gösterdi ve bu yüzden mesela ittifakın ortak cumhurbaşkanı
adayı çıkarılamadı. Bundan dolayı bir süre Millet İttifakı
partileri arasında irili ufaklı krizler de yaşanmadı değil.
Neticede Meral Akşener’in bizzat aday olma ısrarı sonuç verdi ve
kendisi yüzde 7,3 oy alarak, beklentisinin hayli aşağısında bir
sonuç elde etti. Diğer yandan bazı anket kuruluşlarının da
şişirilmiş tahminlerinde, bir ara yüzde 15 ve üstü mertebelerde
gösterilen İyi Parti de yüzde 9.96 (4 milyon 990 bin 710 oy)
aldı. Şayet ittifaka girmemiş olsaydı çok az bir oy
oranıyla baraj altında kalacak ve mevcut 43 vekilden de mahrum
olacaktı… Bu kritik gelişmeler elbette, başlangıçta
âdeta öz güven patlaması yaşayan Akşener’in elini hayli zayıflattı
ve parti içinde yoğun eleştirilere maruz kıldı.
Aslında Bayan Akşener’in
liderliği, daha seçimlerden önce tartışılmaya başlanmıştı. Bilhassa
beklediği yerlerde aday gösterilmeyen bazı kurucu üyelerin bu
yöndeki tepkileri, parti disiplinini çok örseleyen bir etken oldu.
Bu arada, seçimlerde umulan başarıların alınamaması, bazı parti
üyelerini ki; bunların arasında üst düzey konumlara sahip isimler
var, hayal kırıklığına uğrattı ve peş peşe erken istifalarla İyi
Parti sarsılmaya devam etti...
Bütün bunlar yaşanırken, en fazla
ve neredeyse tek başına eleştiri oklarına hedef olan kişinin, genel
başkanlık sıfatı hasebiyle Akşener olması, her olumsuzluğun sebebi
veya kaynağı gibi görülmesi, kendisini çok radikal bir çıkış
yapmaya mecbur bıraktı… İyi Parti’nin Afyon
Sandıklı’daki istişare toplantısında yaşandığı iddia edilen
tartışma ve kavgaların da bunu tetiklediği
aşikâr… Aslında Afyon toplantısından birkaç gün önce,
Akşener partililerin kendisine yeterince sahip çıkmadığı
gerekçesiyle böyle bir karara vardığı ifade ediliyor. Her neyse, iş
artık farklı bir noktaya geldi. İstifa restinin gerçekleştiği
kapalı toplantıdaki fasıldan sonra, Afyon süreciyle birlikte bizzat
kendisinin aleniyete döktüğü yeni durum, (Partiyi olağanüstü
kongreye götürme ve yeniden aday olmama kararı) kritik bir eşiktir…
Her ne kadar başta Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu, Aytun Çıray ve
Ümit Özdağ gibi isimler, Akşener’i ikna edip yeniden ve tek başına
genel başkan adayı olmasını sağlama yönünde kararlı görünüyorlarsa
da, kısa zaman içinde yaşanan olaylar zinciri farklı sonuçlar
getirebilir.
Şimdilik en kuvvetli ihtimal, bu
hamleyle Akşener’in tekrar genel başkan seçilip konumunu
güçlendirmesi ve erken sahne alan muhaliflerini etkisiz kılması…
Bakalım başarabilecek mi?