Adı üstünde “Olağan genel kurul”, alışıldık biçimde başladı ve
bitiyor. BM cenahından dünya için sevindirici olabilecek bir
gelişme, bu yıl da görülmedi. Görülmesi de mümkün değildi
zaten!..
Birleşmiş Milletlerin genel kurul toplantıları o kadar sıradanlaştı
ki, bir prosedürün sureta yerine getirilmesi durumuna düştü… Donald
Trump gibi, magazin tarafı ağır basan kişilere dair polemik ve
dedikodular da olmasa, eylül toplantısı hepten renksiz geçecek!
Amerikan medyasının malum üfürmeleriyle, bu yıl ilk defa BM genel
kurulunda konuşacak olan ABD Başkanı’nın neler söyleyeceği
konusunda bir merak oluşturuldu. Nihayet Trump BM kürsüsünde idi…
Konuşmasına âdeta seçim kampanyasındaymış gibi, ABD’nin iç
meseleleriyle başladı. Neyse ki bunu çok da uzatmadı. Ama dünyanın
beklediği yeni bir şey de söylemedi. Seleflerinin beylik lafları
gibi o da ABD’nin dünya barışı için nasıl çalıştığını ve BM’ye ne
kadar maddi yardımda bulunduğunu tekrarladı… Aynı şekilde Güney
Sudan ve Somali’ye yardım etmeye devam edeceklermiş... Öncelikle
Güney Sudan o hâle, kimler tarafından ve nasıl getirildi? Eski
Başkan Carter’in de misyoner olarak on beş yıl çalıştığı Sudan kırk
yıl süren (sürdürülen) iç savaş sonucunda ikiye bölündü. Bölündü de
ne oldu? Batı’nın güya desteklediği Güney Sudan’da iç çatışma ve
açlık ve hastalık felaketleri ilk günden beri hiç dinmedi.
Şimdilerde en az bir milyon Güney Sudanlı canını kurtarmak için
Uganda’ya sığınıyor, aç bi ilaç… Aynı durum Somali’de de söz
konusu. Somali Land diye bir bölge anavatandan fiilen koparılmış
durumda. Her iki tarafta da terör dalgalarının ardı arkası
kesilmiyor. Somali başta olmak üzere Afrika kıtasının başına El-
Şebab, Boko Haram ve bu kıtada hızla yayılmaya başlayan DEAŞ’ı
acaba kim bela etti? Kim bunları silahlandırıyor? Libya’da ve
Yemen’de de fiilen iki ayrı hükûmet var… Örnekleri çoğaltabiliriz.
Her yerde aynı fitne ve sonuç olarak aynı felaket!