Seçim atmosferi içinde,
sosyal olaylar (maalesef hemen hepsi de acı olaylar…) siyasi
haberlerin gölgesinde kalıyor. Oysa toplumun geleceği bakımından en
fazla bu gelişmelere dikkat kesilmemiz
gerekiyor.
Cinayetler, özellikle aile içi
cinayetler ve bir kısmının beraberinde gelen intihar vakaları…
İnsanın kanını donduracak cinsten vahşetler… Sadece insanlara karşı
değil, hayvanlara karşı da tüyler ürpertici işkence ve öldürme
olayları… Bütün bunları yapanlar da, insan kılığındaki
yaratıklar!.. Peki, ne oluyor bu insanlara? Bu kadar acımasızlığın,
vicdansızlığın, canavarlığın, vahşetin kaynağı ve sebepleri nedir?
Nasıl bu kadar gaddar ve acımasız, ruhsuz olabiliyorlar? Küçük
siyah bir köpek yavrusunun yürek parçalayıcı hâli, günlerce
konuşuldu. Toplumun öfkesi sel gibi kabardı. Bu alçaklığı yapan
kişinin yakalanıp hak ettiği cezanın verilmesi haykırıldı. Neticede
bir kepçe operatörü şüpheli olarak yakalandı. Fakat gerçek suçlunun
o kişi olup olmadığı konusunda, ciddi şüpheler var. Giderek
yaygınlaşan kanaate göre, bu insanlık dışı olayın gerçek faili
gizleniyor veya belki de birilerince korunuyor. Başta sokak kedi ve
köpekleri olmak üzere, hayvanlara yönelik olarak işlenen suçlarda
ürkütücü bir artış var. Bu canavarlığı besleyen hangi sosyal ve
psikolojik dürtüler baskın hâle geldi acaba? Toplumun ruh sağlığı
nasıl bir etki altında bu derece bozuluyor? Bu konuda
psikologların, sosyologların ve diğer ilgili uzmanların
söyleyebileceği çok şey vardır elbet. Ama esas mesele bu tehlikeli
gidişatın önüne geçebilmektir. Bunu nasıl başaracağız toplum ve
fertler olarak? Hayvanlara karşı işlenen suçların, sadece
“hayvanseverler” diye tanımlanan kişi veya sivil toplum
kuruluşların ilgi alanına giren bir konu olmadığını nasıl
anlatabiliriz acaba? Hayvanlara insanca muamele etmek, insan olarak
hepimizin görevi değil midir?
Beri tarafta, insanlara karşı da
canavarca muamele eden iki ayaklı canavarların giderek arttığı
felaket bir durumla karşı karşıyayız!.. Eşini, çocuğunu, anasını –
babasını, kardeşini velhasıl en yakın aile efradını katleden
canavarlar… Sadece dün medyada yer alan haberler insanın içinin
kararması için yeter de artar bile. Gaziantep’te karısını,
kayınpederini ve kayınvalidesini öldüren, kayınbiraderini yaralayıp
(ölü taklidi yaparak kurtulmuş…) bir yaşındaki çocuğunu alıp kaçan
cani büyük infiale yol açtı. Neyse ki çok geçmeden yakalandı. Şimdi
beklenen şey, bu insan kılığındaki caninin, en kısa zamanda hak
ettiği cezaya çarptırılması… İstanbul Arnavutköy’de eşini ve iki
yaşındaki kızını boğarak öldüren kişi intihara teşebbüs etti…
Manisa’da bir kişi boşanmış olduğu eski eşini av tüfeğiyle öldürdü.
Bursa’da Suriyeli bir kişi, öz yeğeni olan bir çocuk sahibi kadını
on bir bıçak darbesiyle öldürdü. Yedi yaşındaki bebek, kadının
cesedi üzerinde ağlarken bulundu… Bütün bu iç karartıcı haberler
yalnızca bir gün içinde medyaya yansıyanlar. Bir de yansımayan
olayları hesaba katınız. Neler oluyor neler!.. İnsanlara bir hâller
oldu. Alkol, uyuşturucu, kumar, gayrimeşru ilişkiler ve bütün
bunlarla birlikte baş gösteren felaketler. Cinnet geçirmeler, aile
fertlerini topluca katletmeler, intiharlar ve bunlarla birlikte
gelen diğer dramlar. Öksüz ve yetim kalan çocuklar… Cemiyette
açılan bu derin yaralar nasıl tedavi edilecek, nasıl
kapanacak?
Dikkat ederseniz, seçim
propagandası sırasında siyasiler bu sosyal meselelere daha az temas
ediyor. Kimileri hiç temas etmiyor bile… Herkes nereden ne kadar
para toplayıp kimlere nasıl ödeyeceğini sık sık dile getiriyor.
Fakat ne acıdır ki, aile ve toplumun huzuruna yönelik sosyal
reçetelere kimse pek fazla kafa yormak istemiyor! Oysa temel
meselemiz budur. Kendi kanından, canından insanlara karşı bu derece
vahşice davranabilecek canavarlar, toplumda giderek artıyorsa, en
büyük felaketle yüz yüzeyiz demektir… Şu hâlde en acil biçimde
masaya yatırılması gereken konu da budur. Cemiyetin temel taşı olan
ailede huzur olmazsa, hiçbir şeyin kıymeti yoktur. Para - pul,
ekonomi bir şekilde temin edilebilir, bugün olmasa da yarın elde
edilebilir. Ama her şeyden önce insanların sevgi, merhamet ve ülfet
içinde yaşama ortamını yakalaması lazım. Kadın cinayetleriyle,
çocuk cinayetleriyle hayvanlara karşı işkence ve fena muamele
haberleriyle sarsılan toplumlarda, insanların ruh sağlığının
etkilenmemesi mümkün değil. Şu hâlde en acil ve en mühim mesele
olarak bu konularda âdeta bir seferberlik başlatılması gerekiyor.
Aksi hâlde her gün yeni bir fecaatle sarsılmak kaçınılmaz olur
maazallah!..
Medyanın seçim ve siyaset
haberleriyle dolup taştığı bir sırada bu konuyu ele almamız
bazılarına aykırı gelebilir. Lakin dikkatli düşünürsek bu meselenin
her şeyden önce geldiğini anlarız. Ve bu meseleyi kulak ardı
etmenin ne derece vahim bir durum olduğunu, ille de birilerinin
bize hatırlatmasına mahal vermemeliyiz. Lütfen el birliğiyle bu
konulara eğilelim. Daha fazla geç olmadan ve yaralar
büyümeden!..