Cumhuriyet Halk Partisi,
düne kadar ismini “sır” gibi sakladığı ve fakat çoktan faş olmuş,
cumhurbaşkanlığı adayını nihayet resmen açıkladı. Acaba Muharrem
İnce, CHP için en doğru aday mıdır?
Bir kere daha anlaşıldı ki, ana
muhalefet partisi CHP, parti içi denge veya dengesizliklerden
kaynaklanan sıkıntıları sebebiyle, kritik konularda rasyonel
kararlar alıp uygulamakta zorlanıyor, hatta zorlanmaktan da öte,
açmazlara düşüyor. Ve bu durum, tabiatıyla her hâlükârda AK
Parti’nin işini hayli kolaylaştırıyor… Evet, durumu bu şekilde
özetleyebiliriz. Dün itibarıyla resmîleşen adaylık sürecinde,
CHP’nin kazanmaya değil, belki seçimleri ikinci tura bıraktırma
hedefine ulaşmak için çaba harcayacağı kesinleşmiş bulunuyor.
Açıkçası bütün muhalif parti adayları içinde, mevcut
şartlarda Recep Tayyip Erdoğan’a dişe diş rakip olacak
bir isim bulunmuyor. Yani arada sıklet farkı var!..
HDP’nin kendine mahsus siyasi durumunu bir kenara
koyalım. Meral Akşener’in en başından beri
çelişkili ve âdeta esen rüzgâra göre kürek çeker gibi değişken ve
öngörülemeyen politik yaklaşımı, cumhurbaşkanlığı için bir ortak
veya “çatı aday” çıkarma gayretlerini
sonuçsuz bıraktı. Öyle görünüyor ki, Akşener parlamento seçimleri
için iyi bir sonuç alıp almamaktan ziyade, bireysel olarak
cumhurbaşkanlığı seçiminde dikkat çekecek oranda oy almaya
kilitlenmiş… Bu yaklaşım, Akşener hareketinin kalıcı ve
sürdürülebilir olabilmesi açısından da soru işaretleri taşıyor.
Daha açık şekilde ifade edecek olursak, Meral Akşener’in kişisel
olarak büyük bir çekim gücüne sahip olmadığı kısa zamanda görüldü.
Keza birlikte yola çıktığı kadronun da siyasi ağırlık bakımından,
beklentilerin altında çıktığını söylemek de yanlış olmaz. Tam
aksine yıpranmış bazı isimlerin bu analizimizi güçlendirdiğini
belirtmek gerekiyor… Bütün bunlara rağmen, Akşener’in aşırı bir öz
güven içinde kişisel bir tercihte ısrar etmesi, gelinen sonucu
meydana getirdi.
Saadet Partisi,
her ne kadar bir müddet için (ve daha ziyade Abdullah
Gül’ün adaylığını sağlamaya matuf bir misyon…) anahtar
konumunda görüldü ise de, son seçimlerde aldığı oy oranının yüzde
0,6 olması, onu otomatikman klasman dışında bırakıyor. Mesela
MHP’nin, en erken ve yönlendirici şekilde, “Cumhur
İttifakı"nın oluşmasında rol oynamasına benzer bir
fonksiyonu, SP ortaya koymaktan çok uzak kaldı… Burada şaşırtıcı
bir husus da yok. Dolayısıyla dört partinin (CHP, İyi Parti, SP ve
DP) milletvekili seçimleri için kurdukları ittifak, şayet
planlandığı gibi işlerse, elbette bazı avantajlar sağlayabilir. Ama
cumhurbaşkanlığı seçimi için, ikinci tura taşıma hedefine dair bir
pratik yararı olmayacak. Bu şartlar muvacehesinde CHP’nin
gösterdiği adaya, Muharrem İnce’nin durumuna
bakalım… Grup Başkanvekili Özgür
Özel’in “en çıldırtıcı
aday” diye takdim ve tarif ettiği Muharrem İnce için,
akla ilk gelen şudur; CHP genel başkanlığına mükerrer olarak, aday
olmuş ve her iki seferde de delegenin yeterli desteğine mazhar
olamamış bir isim! Böyle bir performansla cumhurbaşkanlığı
yarışında ne kadar başarılı olabilir? Yani kendi partisi içinde
ekseriyetin itimat ve desteğini arkasına alamamış bir siyasetçi,
milletin ekseriyetinin güvenine mazhar olabilir mi? İhtimal
hesapları sebebiyle imkânsız demek doğru değil belki, ama çok çok
zor bir iş… Peki, Muharrem İnce, CHP adına en isabetli aday mıdır?
Bana göre değil. CHP içinde İnce’den daha başarılı olabilecek
isimler var. Fakat yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, o isimler,
parti içi kemikleşmiş problemler sebebiyle öne çıkamadılar.
Böylece ‘müzmin genel başkan
adayı’ Muharrem İnce, cumhurbaşkanlığına da aday olma
başarısını yakaladı. Şimdi iki durum var; ilki şayet Sayın İnce
Parti’nin parlamento seçimindeki oy oranı kadar bir başarı
sağlayamazsa, Kemal Kılıçdaroğlu temelli olarak, onun rekabet
zorlamasından kurtulmuş olacak. Lakin tersi olursa, (hayli zor
olmakla beraber…) bu defa Muharrem İnce, parti içi konumunu
güçlendirmiş olur ve Kılıçdaroğlu’nu daha fazla tazyik edebilir…
Evet, hangi sebeplerle olursa olsun, Muharrem İnce’nin adaylığı,
bana göre CHP açısından pek de parlak bir netice değil. Yani
görünen köy kılavuz istemez!
Bu seçimler Türkiye’yi yeni bir
sisteme taşıyacak ve dolayısıyla hükûmet şeklinin yanında, Meclis
yapısı da esaslı şekilde değişime zorlanacak… Şunu demek istiyorum;
ittifakların yasal hâle getirilmesiyle birlikte, bir taraftan
barajı sıfırlamak gibi (tam olarak böyle bir şey mümkün değilse
bile) bir sonucu elde etmenin yanında, barajın fiilen yüzde 50+1’e
yükselmiş olma durumu da söz konusu. Bunun sonucu olarak, partiler
arası ittifakın kalıcı birleşmelere doğru evrilme zarureti söz
konusu… CHP bu süreçte kendisini yenileyip, geniş kitlelere hitap
edebilecek bir ‘sosyal demokrat’ parti
konumuna gelebilirse, rekabet şansını muhafaza edebilir. Aksi hâlde
ana muhalefet pozisyonunu da kaybedebilir. Aday gösterme
performansı çok düşük kalan CHP’nin şimdi kala kala elinde diğer üç
partiyle yaptığı ittifaktan elde edeceği sonuç
kalıyor. "Cumhur İttifakı"nın keyfi oldukça
yüksek olsa gerek!..