İsmail Kapan Türkiye Gazetesi

Dananın kuyruğu…

Barış Pınarı Harekâtı'na verilen aranın bitmesine saatler kaldı. Bugün akşam saat 22.00 itibarıyla bitiyor. Tam da Erdoğan-Putin görüşmesinin tamamlanmış olduğu sıralar. Bakalım neler...

22 Ekim 2019 | 2.164 okunma
Barış Pınarı Harekâtı'na verilen aranın bitmesine saatler kaldı. Bugün akşam saat 22.00 itibarıyla bitiyor. Tam da Erdoğan-Putin görüşmesinin tamamlanmış olduğu sıralar. Bakalım neler olacak…
 
 
Beş gün önce Ankara’da ABD ile varılan mutabakat ve Barış Pınarı Harekâtı'na verilen 120 saatlik aranın ardından, gelişmeler hangi yönde seyredecek acaba? Amerika taahhüt ettiği gibi, teröristlerin tam olarak güvenli bölgeden çekilip gitmesini sağlayabilecek mi? Yoksa mutabakat şartları yerine gelmediği için, Türkiye daha ilk dakikada ilan ettiği üzere, harekâta kaldığı yerden ve daha kararlı biçimde devam mı edecek? Bir başka konu da şudur. Bugün Soçi’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında gerçekleşecek olan görüşmede, özellikle Menbiç, Ayn el-Arab ve Haseke başta olmak üzere, Rusya ve rejim askerlerinin fiilen bulunduğu yerlerdeki PKK/PYD militanlarının varlığı konusunda nasıl bir çözüm bulunacak? Bulunabilecek mi sahi? Geçtiğimiz perşembe akşamı, Ankara’da Türk ve ABD taraflarının, ara verme sonucunu ilan etmesinin hemen akabinde, saatler içinde, belki de çok önceden hazır bekliyormuşçasına, Rus ve rejim unsurlarının Menbiç ve Ayn el-Arab ve diğer yerlerde boy göstermesini nasıl anlamalıyız? Bu hızlı intikalin temin edilmesinde ABD’nin ne gibi destekleri oldu? Yoksa epey zamandır dillendirilen ve çok daha önce dağlandığı iddia edilen bir başka mutabakatla, ABD ve Rusya arasında ortaklaşa yürütülen bir plan mı söz konusu? Bu arada, İsrail mezkûr ortak planda yer alıyor mu?
Görüldüğü üzere, Suriye meselesinde cevap bekleyen sorular haddinden fazla… Mesela bugüne kadar, İran’ın Suriye’deki hedefleri, sayısız kere İsrail tarafından vuruldu. Ancak İran bu saldırılara karşı hiçbir fiilî karşılık vermedi. Sadece Lâf-u güzaf!.. Ve aynı İran, şimdi Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde tesis edilecek güvenli bölgede gözlem noktaları kurmasına resmen karşı çıkıyor. Ama beri tarafta, bizzat Suriye’ye davet ettiği Rusya’nın, bir yandan kendisi ile isteksiz iş tutarken, öbür yandan İsrail’e kendisi hakkında güvence vermesini sindirebiliyor! Bu da İran’ın klasik ikiyüzlü politikası… Sadece İran değil, Barış Pınarı Harekâtı'na karşı çıkan bütün Batılı ve Doğulu devletler aynı ikiyüzlülüğü sergiliyor ne yazık ki! Ve utanmadan Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadeleyi saptırmaya çalışıyor bu ülkeler. Neymiş efendim insan hakları çiğneniyormuş da, savaş suçu işleniyormuş da… Sayın Erdoğan’ın kullandığı ifadeyle, "ulan savaş suçu işleyen sizsiniz siz!" Bir taraftan Esad Rejimi varil ve fosfor bombalarıyla, sarin gazıyla masum Suriye halkını mahvederken seyirci kalıyorsunuz. Diğer yandan Suriye’de kendi menfaatlerinize göre bir düzen kurulması için her türlü kirli tezgâhı çevirmekten geri durmuyorsunuz. Eğer gerçekten savaş suçlarını sorguluyorsanız, Esad Rejimi ve onun asıl hamisi Rusya’nın taş taş üstünde bırakmadığı, Halep’i; Humus’u, Dera’a’yı, Doğu Guta’yı ve ABD’nin yerle bir ettiği Rakka’yı görün. Sonra da Türkiye’nin harekât yaptığı Resülayn ve Tel Abyad’ı inceleyin. Bakalım hangisinde yıkım ve savaş suçu var? Ama siz bunu yapamazsınız, çünkü o zaman sizin yaptığınız katliam ve işlediğiniz insanlık suçları suratınıza bir şamar gibi iner!.. Fransa ve Almanya’nın kraldan fazla kralcılık oynamalarının altında gerçek sebep olarak neyin yattığını gayet iyi biliyoruz.
Fransa Başkanı Macron, boyundan büyük laflar ediyor ve Avrupa’nın Orta Doğu’da “küçük ortak” olarak kalamayacağını sayıklıyor. Geçti o günler bayım. Sen hayal dünyada yaşamaya devam et. Türkiye’ye karşı saygısız bir dil kullanan Alman Dışişleri Bakanı, selefi Sigmar Gabriel’in itiraflarına kulak kabartsa kendi hesabına iyi etmiş olur. Sonuç olarak Sayın Erdoğan’ın bugün Soçi’de yapacağı görüşme ve bu akşam saat 22.00'de tamamlanacak süre çok çok önemli. Rusya Savunma Bakanı Sergei Şoygu, Rusya, Türkiye ve ABD’nin Suriye’de yapacağı iş birliği ile olumlu bir ilerleme kaydedileceğini dile getirdi. Ama aynı konuşmasında, Barış Pınarı Harekâtı'nın, birtakım olumsuzluklara yol açtığını da iddia etti. Olumsuzluklar şu imiş; Sekiz tane göçmen kampı ve DEAŞ militanlarını tutulduğu 12 hapishanede kontroller gevşemiş. Şoygu’ya göre, militanlar buradan başka yerlere yayılmış… Rusya’nın son günlerde PKK/PYD ile rejim arasında yürütmekte olduğu ara buluculuk da ABD’nin politikalarını andırmıyor değil! Rusya’nın PKK/PYD kartını elinden çıkarmayacağını söylemek için fazla öngörülü olmaya da gerek yok! Burada kritik nokta, ABD’nin yaptığı şeyi, Rusya’nın da Türkiye’ye karşı tekrarlayıp tekrarlamayacağıdır. Tabiatıyla Rusya’nın ikili bir durumu söz konusudur. Bir tarafta rejim, öbür tarafta PKK/PYD terör örgütü. İsrail’i dikkate aldığımızda ABD için de aynı durumdan bahsedebiliriz.
Son söz, dananın kuyruğu öyle ya da böyle kopacak!
Beş gün önce Ankara’da ABD ile varılan mutabakat ve Barış Pınarı Harekâtı'na verilen 120 saatlik aranın ardından, gelişmeler hangi yönde seyredecek acaba? Amerika taahhüt ettiği gibi, teröristlerin tam olarak güvenli bölgeden çekilip gitmesini sağlayabilecek mi? Yoksa mutabakat şartları yerine gelmediği için, Türkiye daha ilk dakikada ilan ettiği üzere, harekâta kaldığı yerden ve daha kararlı biçimde devam mı edecek? Bir başka konu da şudur. Bugün Soçi’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında gerçekleşecek olan görüşmede, özellikle Menbiç, Ayn el-Arab ve Haseke başta olmak üzere, Rusya ve rejim askerlerinin fiilen bulunduğu yerlerdeki PKK/PYD militanlarının varlığı konusunda nasıl bir çözüm bulunacak? Bulunabilecek mi sahi? Geçtiğimiz perşembe akşamı, Ankara’da Türk ve ABD taraflarının, ara verme sonucunu ilan etmesinin hemen akabinde, saatler içinde, belki de çok önceden hazır bekliyormuşçasına, Rus ve rejim unsurlarının Menbiç ve Ayn el-Arab ve diğer yerlerde boy göstermesini nasıl anlamalıyız? Bu hızlı intikalin temin edilmesinde ABD’nin ne gibi destekleri oldu? Yoksa epey zamandır dillendirilen ve çok daha önce dağlandığı iddia edilen bir başka mutabakatla, ABD ve Rusya arasında ortaklaşa yürütülen bir plan mı söz konusu? Bu arada, İsrail mezkûr ortak planda yer alıyor mu?
Görüldüğü üzere, Suriye meselesinde cevap bekleyen sorular haddinden fazla… Mesela bugüne kadar, İran’ın Suriye’deki hedefleri, sayısız kere İsrail tarafından vuruldu. Ancak İran bu saldırılara karşı hiçbir fiilî karşılık vermedi. Sadece Lâf-u güzaf!.. Ve aynı İran, şimdi Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde tesis edilecek güvenli bölgede gözlem noktaları kurmasına resmen karşı çıkıyor. Ama beri tarafta, bizzat Suriye’ye davet ettiği Rusya’nın, bir yandan kendisi ile isteksiz iş tutarken, öbür yandan İsrail’e kendisi hakkında güvence vermesini sindirebiliyor! Bu da İran’ın klasik ikiyüzlü politikası… Sadece İran değil, Barış Pınarı Harekâtı'na karşı çıkan bütün Batılı ve Doğulu devletler aynı ikiyüzlülüğü sergiliyor ne yazık ki! Ve utanmadan Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadeleyi saptırmaya çalışıyor bu ülkeler. Neymiş efendim insan hakları çiğneniyormuş da, savaş suçu işleniyormuş da… Sayın Erdoğan’ın kullandığı ifadeyle, "ulan savaş suçu işleyen sizsiniz siz!" Bir taraftan Esad Rejimi varil ve fosfor bombalarıyla, sarin gazıyla masum Suriye halkını mahvederken seyirci kalıyorsunuz. Diğer yandan Suriye’de kendi menfaatlerinize göre bir düzen kurulması için her türlü kirli tezgâhı çevirmekten geri durmuyorsunuz. Eğer gerçekten savaş suçlarını sorguluyorsanız, Esad Rejimi ve onun asıl hamisi Rusya’nın taş taş üstünde bırakmadığı, Halep’i; Humus’u, Dera’a’yı, Doğu Guta’yı ve ABD’nin yerle bir ettiği Rakka’yı görün. Sonra da Türkiye’nin harekât yaptığı Resülayn ve Tel Abyad’ı inceleyin. Bakalım hangisinde yıkım ve savaş suçu var? Ama siz bunu yapamazsınız, çünkü o zaman sizin yaptığınız katliam ve işlediğiniz insanlık suçları suratınıza bir şamar gibi iner!.. Fransa ve Almanya’nın kraldan fazla kralcılık oynamalarının altında gerçek sebep olarak neyin yattığını gayet iyi biliyoruz.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma