İsmail Kapan Türkiye Gazetesi

Enver Abi; “Hayat hayaldir…”

Dün merhum Enver Ören’in vefat yıl dönümü idi… Aramızdan ayrılalı altı yıl oldu. Seneler farkına varamadığımız hızla geçiyor, ama Enver Abi'nin hatırası taptaze. Onu hep hayırla...

23 Şubat 2019 | 2.377 okunma
Dün merhum Enver Ören’in vefat yıl dönümü idi… Aramızdan ayrılalı altı yıl oldu. Seneler farkına varamadığımız hızla geçiyor, ama Enver Abi'nin hatırası taptaze. Onu hep hayırla ve hürmetle yâd ediyoruz.
 
 
Gazetemizin kurucusu, merhum Enver Ören Ağabey'den en sık duyduğumuz sözlerden biri de şu idi: “HAYAT HAYALDİR…” Hüzünlü bir Arap gazelinde de şair şöyle dert yanar; “Ve Nesiytu enn-el omra hulmun!.. (Ah) hayatın bir rüya olduğunu unuttum.” Bu fani dünyada her şeyin aslında hayal olduğunu unutuyoruz. İnsan hayatı klasik biçimde şöyle tasnif edilir değil mi? Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık safhaları. Yaşlılığın bir de ‘pir-i fâni’ diye son bir safhası var. Lakin bütün insanlar bu safhaların hepsini de görmüyor! Zira ecelin ne zaman geleceği belli değil. Bazen çocukluk hatta bebeklik çağında… Bazen gençlik veya olgunluk çağında ölüm yakalıyor. Yaşlılık mefhumu da zamana ve mekâna göre, epey farklılık arz eder. Enver Abi 74 yaşında rahmetli oldu. Ama biz onu hiç de yaşlı olarak görmüyorduk… Uzun yıllar boyunca, başta böbrek rahatsızlığı; birçok sağlık problemi olmasına rağmen, daima hareketli, neşeli; etrafına moral ve heyecan saçan bir kişiydi. Fakat heyhat, bir gün gelip bütün bunlar bizim için hayal oldu! Çünkü bu dünya bir hayalden ibaret… Ve merhum Enver Abi de, zaten her vesileyle bu hakikati bizlere anlatmaya çalışıyordu. Dünya hayatının bir hayal olduğunu, elbette kitaplardan da okuyoruz. Keza ilim sahibi insanlar bunu sık sık bizlere hatırlatıyor. Ne var ki, ısrarla hayal peşinde koşmaktan vazgeçmiyoruz…
Evet, hayat hayaldir. Kendi kendimize bunun irdelemesini yapabiliriz aslında. Hemen herkes geleceğe dönük hayaller kurar. Bu hayallerin bir kısmı zamanla gerçeğe de dönüşebilir. Ancak şurası kesin; farkına varsak da varmasak da, geride bıraktığımız her şey bir hayal olmaktan kurtulamaz. Örnek mi istiyorsunuz; hayal meyal hatırladığımız çocukluğumuz var ya… Bizim için çocukluk, büyüklerimiz hesabına sorumluluk devri olan zamanlar. O hâlde, geri gelmesi asla ve kat’a mümkün olmayan hayatın her safhası, netice itibarıyla bir hayal değil mi! Demek ki, bu kaskatı gerçek, bütün insanlar hesabına kaçınılmaz bir durum. Dolayısıyla bu dünyaya ait olan veyahut bu dünya ile ilgili her iş de, özü itibarıyla hayalden başka bir şey değil. Şu var ki, akıllı ve şuurlu insanlar, bu fani dünyada iken, ebedî olan ahiret hayatı için çalışırlar ve hayalin değil, hakikatin peşinden giderler. Zira bir hadîs-i şerifte Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, mealen şöyle buyuruyor: “Dünya ahiretin tarlasıdır.” Bu dünyada ne ekersen ahirette şüphesiz onu biçeceksin… Enver Abi, işte bu noktada çok farklı bir insandı. O, ömrünü İslam dinine ve insanlara hizmete adamıştı.
İslam büyükleri, hayatın üç günden ibaret olduğunu bildirir… Dün, bugün ve yarın. Dün geçti gitti. Onu geri getirebilir miyiz? Yarını görüp göremeyeceğimiz de belli değil. Yarına çıkacağından kim emin olabilir ki? O hâlde elimizde kalan yalnızca bugündür. Bugünü hakkıyla değerlendirebilirsek, fani olan bu âlemde; hayal peşinde koşmak yerine, ahirette hasadını yapacağımız dünya tarlasına bir şeyler ekmiş oluruz. Enver Abi bunu hakkıyla yaptı. İslâm dinine hizmet etmek ve insanlara faydalı olabilmek için gece gündüz demeden çalıştı, didindi. Geriye çok kıymetli eserler bıraktı. O eserleri burada saymakla bitiremeyiz. Bilenler biliyor, görenler de görüyor. Bir de göremeyenler var tabii. Ama “Kör görmüyorsa güneşin suçu ne!” Yunus Emre diyor ya; “Ben gelmedim davi için/Benim işim sevi için/Gönüller dost evi için/Gönüller yapmaya geldim.” Enver Abi de “Bizim işimizin yüzde sekseni gönül yapmaktır” diyordu. Ve o büyük insan, hiç kimsenin kalbinin kırılmaması için çırpınıyordu. O yüzden de çok sevilip sayılıyordu. En sıkıntılı zamanlarda dahi, daima güler yüzüyle gönüller yapıyordu. O, insanları sevindirmeyi şiar edinmişti. Dolayısıyla hiç kimseyi incitmedi. Enver Abi'nin bu denli sevilip sayılmasının hikmeti buradadır. Fakat ne yazık ki, böyle kıymetli insanların da arkasından ileri geri konuşan; yalan söyleyen, iftira atan, haksız yere karalayan tıyneti bozuk kimseler her devirde olur. Böyleleri için, şu Arap atasözü tam da yerine oturuyor: “Lâ yadurr-us-sahabe nubâh-ul kilâbi.=Köpeklerin uluması bulutlara zarar vermez!”
Enver Abi'mizi bir kere daha rahmetle yâd ederken, onun çok kıymetli arkadaşlarından; Türkiye Gazetesi Hastanesi eski Başhekimi, Dr. Suat Selçuk’u da kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Mekânı cennet olsun inşallah. Oğlu Mustafa Selçuk ve diğer aile efradına başsağlığı diliyorum.
Gazetemizin kurucusu, merhum Enver Ören Ağabey'den en sık duyduğumuz sözlerden biri de şu idi: “HAYAT HAYALDİR…” Hüzünlü bir Arap gazelinde de şair şöyle dert yanar; “Ve Nesiytu enn-el omra hulmun!.. (Ah) hayatın bir rüya olduğunu unuttum.” Bu fani dünyada her şeyin aslında hayal olduğunu unutuyoruz. İnsan hayatı klasik biçimde şöyle tasnif edilir değil mi? Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık safhaları. Yaşlılığın bir de ‘pir-i fâni’ diye son bir safhası var. Lakin bütün insanlar bu safhaların hepsini de görmüyor! Zira ecelin ne zaman geleceği belli değil. Bazen çocukluk hatta bebeklik çağında… Bazen gençlik veya olgunluk çağında ölüm yakalıyor. Yaşlılık mefhumu da zamana ve mekâna göre, epey farklılık arz eder. Enver Abi 74 yaşında rahmetli oldu. Ama biz onu hiç de yaşlı olarak görmüyorduk… Uzun yıllar boyunca, başta böbrek rahatsızlığı; birçok sağlık problemi olmasına rağmen, daima hareketli, neşeli; etrafına moral ve heyecan saçan bir kişiydi. Fakat heyhat, bir gün gelip bütün bunlar bizim için hayal oldu! Çünkü bu dünya bir hayalden ibaret… Ve merhum Enver Abi de, zaten her vesileyle bu hakikati bizlere anlatmaya çalışıyordu. Dünya hayatının bir hayal olduğunu, elbette kitaplardan da okuyoruz. Keza ilim sahibi insanlar bunu sık sık bizlere hatırlatıyor. Ne var ki, ısrarla hayal peşinde koşmaktan vazgeçmiyoruz…
Evet, hayat hayaldir. Kendi kendimize bunun irdelemesini yapabiliriz aslında. Hemen herkes geleceğe dönük hayaller kurar. Bu hayallerin bir kısmı zamanla gerçeğe de dönüşebilir. Ancak şurası kesin; farkına varsak da varmasak da, geride bıraktığımız her şey bir hayal olmaktan kurtulamaz. Örnek mi istiyorsunuz; hayal meyal hatırladığımız çocukluğumuz var ya… Bizim için çocukluk, büyüklerimiz hesabına sorumluluk devri olan zamanlar. O hâlde, geri gelmesi asla ve kat’a mümkün olmayan hayatın her safhası, netice itibarıyla bir hayal değil mi! Demek ki, bu kaskatı gerçek, bütün insanlar hesabına kaçınılmaz bir durum. Dolayısıyla bu dünyaya ait olan veyahut bu dünya ile ilgili her iş de, özü itibarıyla hayalden başka bir şey değil. Şu var ki, akıllı ve şuurlu insanlar, bu fani dünyada iken, ebedî olan ahiret hayatı için çalışırlar ve hayalin değil, hakikatin peşinden giderler. Zira bir hadîs-i şerifte Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, mealen şöyle buyuruyor: “Dünya ahiretin tarlasıdır.” Bu dünyada ne ekersen ahirette şüphesiz onu biçeceksin… Enver Abi, işte bu noktada çok farklı bir insandı. O, ömrünü İslam dinine ve insanlara hizmete adamıştı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma