Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
“Netanyahu kendine gel. Sen 7 yaşındaki çocukları katleden bir
zalimsin…” sözlerinin dünya siyaset çevrelerinde hayli
yankılanacağı kesin. Dünya, İsrail zulmüne sessiz
kalmamalı.
Kısa ve öz bir soru soralım:
Acaba İsrail güvenlik güçleri bugüne kadar kaç tane Filistinli
çocuğu katletti? Cevabı çok zor değil mi? İsrail on yıllar boyunca
o kadar çok çocuk öldürdü ki, maalesef bunların çetelesini dahi
tutmak mümkün olmadı!.. Birleşmiş Milletler’in Filistin Ofisi
rakamlarına göre, kayıp istatistiklerinin tutulmaya başlandığı 2005
yılından bu tarafa, en fazla ölüm ve yaralama olayı 2018 yılında
meydana gelmiş. Rakamlar korkunç. 295 ölü ve 29 binden fazla
yaralı… Haziran 2018’den beri devam eden “Vatan toprağına büyük
dönüş” gösterileri sebebiyle en fazla ölüm ve yaralama hadisesi
cereyan etti. Oysa yapılan yalnızca sivil gösteri ve protesto
eylemi. Katılanlar da sivil halk ve tamamı silahsız. Bu
gösterilerde geçen yıl tam 180 kişi hayatını kaybetti ve 23 bin
kişi de yaralandı. Gösteriler sırasında, İsrail askerlerinin
kurşunlarıyla ve bombalarıyla hayatını kaybedenlerin yüzde 57’si,
18 yaşından küçük çocuklar… Filistinlileri katledenler yalnızca
İsrail güvenlik güçleri de değil. Silahlı siviller de fırsatını
bulduklarında savunmasız Filistinlilere saldırmaktan kaçınmıyor.
Nasıl olsa hesap soran yok… Ve İsraillilerin nazarında “En iyi
Filistinli ölü olanı” değil mi? Bu zulüm ve katliam 1948’den beri
devam ediyor.
Dünyadan tepki gelmeyince,
İsrail’in saldırganlığı katlanarak artıyor. Ve Filistinler için
hiçbir şekilde can ve mal emniyeti yok. Çünkü İsrail Devleti
korkunç bir zulüm ve baskı uyguluyor. Yıllardan beri tam bir
açıkhava hapishanesi durumuna getirilen Gazze’nin yürek parçalayan
durumu ortada. Fakat dünya bu insanlık dışı zulmü yalnızca
seyrediyor… Bundan cüret alan İsrail, Mescid-i Aksa’ya da artık peş
peşe saldırılarda bulunmaya başladı. Filistinli Müslümanların bu
mübarek mescide girip namaz kılmalarını da keyfî olarak engelliyor.
İlk defa 2000 senesinde, insan kasabı olarak ün salan Ariel
Şaron’un yüzlerce asker ve polisle birlikte Harem-i Şerif’e baskın
yapmasıyla başlayan saldırılar, günümüzde de hız kesmiyor. Son
günlerde benzer bir saldırı ile Mescid-i Aksa’nın bazı kapıları
zorla kapatıldı. İsrail’in maksadı Filistin halkının iradesini
kırmak ve teslim almak… Bunu başaramayınca da zulüm ve vahşeti
arttırıyor. İşte bu zulme karşı sesini yükselten Türkiye’ye İsrail
kin kusuyor. “İsrail sadece Yahudilerin devletidir…” diyerek,
açıkça ırkçılık yapan Benyamin Netanyahu, Filistin halkının
haklarını yüksek sesle savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı,
Twitter mesajlarıyla ithamlarda bulunuyor.
“Gazeteciler ve hâkimler
hapishanelerini doldururken, diktatör Erdoğan İsrail’in
demokrasisine saldırıyor…” gibi laflar zırvalıyor. Netanyahu ve
diğerleri, Sam Amcasının koltuğu altında, her tarafa saldırma
küstahlığında bulunabiliyor. Zira bugünkü dünya düzeni onlara
çalışıyor ve şimdiye kadar yaptıkları da yanlarına kaldı. Ama bu
böyle sürmez. Ve zalimler de abat olmaz. Elbette gün gelir İsrail
bütün bu yaptıklarının hesabını tek tek verir. Nitekim
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, dünkü konuşmasında Netanyahu’ya bu
uyarıyı yaptı… “Netanyahu kendine gel. Sen 7 yaşındaki çocukları
katleden bir zalimsin. Kendi iç seçimleriniz için bizi tahrik
etmeyin. Yaptıklarınızın hesabını size uluslararası camiada
soracağız…” Sayın Erdoğan bunları söylerken, İsrail Başbakanı’nın
hâlen eşiyle birlikte devleti soymaktan yargılandığını da
hatırlatıyor. Gerçekten, Netanyahu uzun zamandan beri yargı
karşısında hesaba çekilmesinin sıkıntısıyla daha da agresifleşmiş
bir görüntü veriyor.
İsrail’in yakın geleceğinde,
siyasi bir bunalım kaçınılmaz görünüyor. Bunu perdelemek için,
içeride Filistinlilere karşı gaddarlıkta sınır tanımazken, dış
politikada da uluslararası hukuku hiçe saymaktan çekinmiyor.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, bu cüreti ABD’nin kayıtsız –
şartsız desteğinden alıyor. İsrail her yerde ABD’nin gücünü tepe
tepe kullanıyor. Birleşmiş Milletler’in mükerrer raporlarında,
İsrail’in savaş suçu işlediği tespit edilmiş olmasına rağmen,
bugüne kadar bırakın bir yaptırım uygulanmasını, BMGK’dan bir
kınama kararı bile çıkarılamadı. Çünkü her seferinde ABD bu
insanlık suçuna ortak olarak, veto yetkisini kullandı. Milyonlarca
Filistinli on yıllardır topraklarından koparılmış olarak sürgünde
hayat mücadelesi veriyor. İçeride kalanlar da her gün kan ve ateşle
imtihan oluyor. İsrail’in işlemekten kaçınmadığı insanlık suçu,
buna sessiz kalan “Medeni Dünyanın” yüzünü hiçbir şekilde
kızartmıyor. Filistinli çocuklar vahşice katledilmiş Batı’nın hiç
umurunda değil. Gazze’de iki milyon insan, yıllardır açlık ve
susuzluktan kırılmış hiç ama hiç onları ilgilendirmiyor… Ve bu
utanç verici tutum içinde, hâlâ insan haklarından dem vuruyorlar.
Hadi oradan!..