İsmail Kapan Türkiye Gazetesi

Haçlı kini bitmez!..

Yeni Zelanda’daki katliamın ardından gelen ve gelmeyen tepkiler, haçlı dünyasının bin küsur yıldır hiç dinmeyen kinini bir kere daha gün yüzüne çıkardı… Haçlı kini bitmez...

19 Mart 2019 | 4.776 okunma
Yeni Zelanda’daki katliamın ardından gelen ve gelmeyen tepkiler, haçlı dünyasının bin küsur yıldır hiç dinmeyen kinini bir kere daha gün yüzüne çıkardı… Haçlı kini bitmez, dolayısıyla bizim de nöbetimiz devam eder!

 
Yeni Zelanda’da 50 bin Müslüman yaşıyormuş. Bu oran ülke nüfusunun yüzde birine tekabül ediyor. Evet, sadece yüzde bir… Cuma günü iki camide, elli Müslümanı şehit eden ve bir o kadarını da yaralayan ırkçı terörist, bu katliam için neden Yeni Zelanda’yı seçtiğine, kendince gerekçeler uyduruyor. Ama saldırıda kullandığı silahlar üzerindeki şarjörlere yazılan şahıs isimleri ve tarihî olaylar, teröristin arkasındaki muharrik gücün kimliğini bariz şekilde ele veriyor. Zaten 73 sayfalık manifestoda daha da açık biçimde dışa vurduğu maksat ve hedefler, hiç tartışma götürmeyecek biçimde haçlı zihniyetinin karanlık yüzünü ortaya koyuyor. İşin aslı esası kesinlikle budur. Bu gerçeği cumartesi günkü yazımızda da ifade etmiştik. Yine gazetemizin cumartesi günkü manşeti de, “HAÇLI TERÖRÜ” başlığı ile menfur saldırıyı, en yalın şekilde izah ediyordu… Evet, bin küsur sene evvel, vahşi saldırılarına başlayan ve yüz binlerce Müslümanın kanına giren Haçlıların İslâm dünyasına karşı kini hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek!..  
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Çanakkale Zaferinin 104. yılı münasebetiyle yapılan törenlerde, 16 bin 500 kilometre uzağımızdaki Yeni Zelanda’dan, verilmek istene mesajı anladığımızı belirterek şunları söyledi: “Çanakkale’den 104 yıl sonra bir kez daha sesleniyor ve diyoruz ki: Mesajınız aldık. Hislerinizi de niyetinizi de anladık. Kininizin, nefretinizin canlı olduğunu anladık… Bir teröristin ortaya çıkıp 50 Müslümanı öldürmesinin ne olduğunu anladık. Aldığımız nefesi bize çok gördüğünüzü anladık. Biz buradayız, biz Çanakkale’deyiz. 100 yıldır buradayız, kıyamete kadar da burada kalacağız…”  Evet, Selahattin-i Eyyubi sekiz yüz küsur sene evvel, haçlıların çanına nasıl ot tıkadıysa, ecdadımız 104 sene evvel Çanakkale’de haçlı zihniyetinin mirasçısı müstevlilere nasıl tarihî bir ders verdiyse, lüzumu hâlinde Türk milleti yine aynı dersi vermeye hazırdır… Sayın Erdoğan da, Türk milletinin bu gücüne istinaden ilave olarak, şunları söylüyor: “İstanbul’u Konstantinopol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler. Kimi ayakta, kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelirseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın!..”
Terörist Brenton Tarrant’ın manifestosunu hazırlayan haçlı zihniyetinin emellerinden asla vazgeçmeyeceği, tarihin şahitliği ile belli. Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin üyelik müzakereleriyle ilgili karar alırken, hiç alakasız biçimde Ayasofya konusunu işin içine katıyor. Bu hâl, Avrupa Birliğini bir Hristiyan kulübü olarak tanımlayan zihniyetin bilinçaltında neyin yattığını apaçık şekilde göstermiyor mu? Donald Trump ve Papa’nın, terörist Tarrant’ın Yeni Zelanda’da yaptığı Müslüman katliamına karşı içine girdikleri tuhaf tavrın, bu saldırıya bir türlü terör eylemi diyememesinin anlamı sizce nedir? Amerika’da bir kişi çakı bıçağıyla bir saldırıda bulunsa, derhal terörist eylem tanımlaması yapılmıyor mu? Peki burada Trump’ı ve Papa’yı deve kuşu gibi kafalarını kuma sokmaya sevk eden amil ne olabilir?!
Ama Trumpgiller ne derse desin, onların ırkçı, ayrımcı, faşist ve insanlıktan uzak tavırlarına karşılık, Yeni Zelanda Başbakanı Bayan Jacinda Ardern’in sergilediği insani ve vicdani tavır, insanlık adına umut vericidir. Bayan Ardern’in bu tavrıyla dünyada topladığı sempati, Trump’ın devşirmeye muvaffak olduğu sevimsizlik ve nefretten elbette katbekat daha anlamlı ve beşeriyet adına olumlu bir gelişmedir. Aynı şekilde, Yeni Zelanda’nın daha önceden Müslüman olmuş, bayan emniyet müdürünün yaptığı Arapça dua ve konuşması sırasında verdiği mükemmel mesajlar, Papa’nın Hıristiyan bir teröristi kollamak adına içine girdiği taassuptan katbekat, insanidir, vicdanidir ve gelecek adına çok ama çok olumlu bir tablodur… Yeni Zelanda’daki katliam dolayısıyla Batı dünyasının çirkin yüzünü bir kere daha net olarak görmüş olduk. Batı medyasının tek taraflı, saptırıcı, radikal, kışkırtıcı ve küçümseyici, hâsılı insani olmaktan çok uzak yayınlarını da tiksintiyle izledik. Bütün bunları üst üste koyarak, “Tek dişi kalmış canavarın” bundan böyle nasıl hareket edebileceğini de gayet iyi anladık, biliyoruz.
Rumen devlet adamı ve diplomat Trandafir Djuvara’nın ünlü eserini, “Türk İmparatorluğunu Paylaşmak İçin Yüz Plan” adlı kitabını bir kere daha dikkatle gözden geçirmeli ve “Su uyur düşman uyumaz…” atasözümüzü de hiç akıldan çıkarmadan, düşmanımızın silahıyla da silahlanarak, memleketimiz ve bütün İslâm dünyası için nöbet tutmaya devam etmeliyiz. Çünkü “Haçlı kini” asla bitmez!
Yeni Zelanda’da 50 bin Müslüman yaşıyormuş. Bu oran ülke nüfusunun yüzde birine tekabül ediyor. Evet, sadece yüzde bir… Cuma günü iki camide, elli Müslümanı şehit eden ve bir o kadarını da yaralayan ırkçı terörist, bu katliam için neden Yeni Zelanda’yı seçtiğine, kendince gerekçeler uyduruyor. Ama saldırıda kullandığı silahlar üzerindeki şarjörlere yazılan şahıs isimleri ve tarihî olaylar, teröristin arkasındaki muharrik gücün kimliğini bariz şekilde ele veriyor. Zaten 73 sayfalık manifestoda daha da açık biçimde dışa vurduğu maksat ve hedefler, hiç tartışma götürmeyecek biçimde haçlı zihniyetinin karanlık yüzünü ortaya koyuyor. İşin aslı esası kesinlikle budur. Bu gerçeği cumartesi günkü yazımızda da ifade etmiştik. Yine gazetemizin cumartesi günkü manşeti de, “HAÇLI TERÖRÜ” başlığı ile menfur saldırıyı, en yalın şekilde izah ediyordu… Evet, bin küsur sene evvel, vahşi saldırılarına başlayan ve yüz binlerce Müslümanın kanına giren Haçlıların İslâm dünyasına karşı kini hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek!..  
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Çanakkale Zaferinin 104. yılı münasebetiyle yapılan törenlerde, 16 bin 500 kilometre uzağımızdaki Yeni Zelanda’dan, verilmek istene mesajı anladığımızı belirterek şunları söyledi: “Çanakkale’den 104 yıl sonra bir kez daha sesleniyor ve diyoruz ki: Mesajınız aldık. Hislerinizi de niyetinizi de anladık. Kininizin, nefretinizin canlı olduğunu anladık… Bir teröristin ortaya çıkıp 50 Müslümanı öldürmesinin ne olduğunu anladık. Aldığımız nefesi bize çok gördüğünüzü anladık. Biz buradayız, biz Çanakkale’deyiz. 100 yıldır buradayız, kıyamete kadar da burada kalacağız…”  Evet, Selahattin-i Eyyubi sekiz yüz küsur sene evvel, haçlıların çanına nasıl ot tıkadıysa, ecdadımız 104 sene evvel Çanakkale’de haçlı zihniyetinin mirasçısı müstevlilere nasıl tarihî bir ders verdiyse, lüzumu hâlinde Türk milleti yine aynı dersi vermeye hazırdır… Sayın Erdoğan da, Türk milletinin bu gücüne istinaden ilave olarak, şunları söylüyor: “İstanbul’u Konstantinopol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler. Kimi ayakta, kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelirseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın!..”
Terörist Brenton Tarrant’ın manifestosunu hazırlayan haçlı zihniyetinin emellerinden asla vazgeçmeyeceği, tarihin şahitliği ile belli. Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin üyelik müzakereleriyle ilgili karar alırken, hiç alakasız biçimde Ayasofya konusunu işin içine katıyor. Bu hâl, Avrupa Birliğini bir Hristiyan kulübü olarak tanımlayan zihniyetin bilinçaltında neyin yattığını apaçık şekilde göstermiyor mu? Donald Trump ve Papa’nın, terörist Tarrant’ın Yeni Zelanda’da yaptığı Müslüman katliamına karşı içine girdikleri tuhaf tavrın, bu saldırıya bir türlü terör eylemi diyememesinin anlamı sizce nedir? Amerika’da bir kişi çakı bıçağıyla bir saldırıda bulunsa, derhal terörist eylem tanımlaması yapılmıyor mu? Peki burada Trump’ı ve Papa’yı deve kuşu gibi kafalarını kuma sokmaya sevk eden amil ne olabilir?!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma