Bugüne dek işgal altındaki toprakları için tek bir kurşun
atmayan Esad’ın insan kasabı askerleri, Rusya’nın desteğiyle,
Halep’te kontrolü ele geçirdi. Yüz binlerce insan katillerin
insafına kalmış artık…
Ajansların son hâlini fotoğrafladığı, Emevî Camiindeki korkunç
tahribat; Halep şehrine, sanki Haçlı Ordularının girdiğini
düşündürüyor. Rusya’nın havadan yaptığı dehşet verici bombardıman,
Halep’in yürek parçalayıcı durumunda en etkili rolü oynadı
şüphesiz. Ancak karada savaşı sürdüren Suriye’nin rejim güçleri ve
onun yanında da, adına “İslâm Cumhuriyeti” denilen İran’ın, paralı
– parasız, resmî ve gayriresmî askerleri… Yani, kimlik olarak güya
Müslüman toplumlara mensup, ama İslam dininin en fazla kıymet
verdiği ve “Allah’ın Evi” olarak kabul edilen; inananların ibadet
ettiği cami ve mescitleri, böylesine barbarca yakıp yıkmaktan hiç
çekinmeyen, insanlıktan çıkmış katiller sürüsü!.. Ve bu katiller
sürüsünün eşi benzeri görülmemiş vahşetleri, katliamları, dünyanın
gözü önünde cereyan ediyor. Evet, utanmadan ‘medenî’ olduğunu iddia
eden, dünya devletlerinin büyük çoğunluğu bu dehşet tablosu
karşısında, dilsiz şeytan misali sessiz kalıyor. Hiç şüphesiz
Halep’te kaybeden insanlıktır. Çünkü insanlık adına yüz karası olan
bu tablo, emperyalist; sömürgeci ve Suriye gibi, Libya ve Yemen
gibi zavallı ülke halklarının kanlarını emerek semiren vampirlerin
eseridir. Meselenin özü - özeti budur. Etnik kavgalar, mezhep
savaşları ve diğer çatışma sebebi gibi görünen hususlar, bu işin
teferruat kısmıdır. Kaldı ki, ayrılıkçılık (saparatizm) ve mikro
milliyetçilik (kabile milliyetçiliği) kavramlarını teori ve
pratikte köpürterek yayanlar da yine bu emperyalist – sömürgeci
güçlerdir. Bunun temelinde “parçala ve yönet” yaklaşımı yatıyor.
Toplumlar bir şekilde bölünmeli, polarize olmalı ki, onların
kaynaklarına el koymak kolay olsun!..
Açıkçası emperyalistler bunu yapmakta çok maharet sahibi.
Afrika’nın kavruk topraklarında, yarı çıplak dolaşan ve günde bir
tas çorba içme şansı dahi bulunmayan; zavallı insanların omuzuna
binlerce dolarlık modern silahları yükleyip, onları kesintisiz
şekilde savaştırabiliyorlar. İster kabilecilik, ister mezhepçilik,
ister başka ideolojik sebepler olsun, hiç fark etmiyor. Ölen ve
öldürenler hep bu zavallı insanlar, tahrip edilen ülkeler hep geri
kalmış memleketler. Ve o