Muammer Kaddafi
döneminde, yaklaşık otuz yıl devam eden Çad iç savaşının tam
göbeğinde idi. Fransızlara esir düştü. Kaddafi sahip çıkmadı. Sonra
ABD’ye gitti ve orada yeni bir misyon
üstlendi!..
Libya’da birbiriyle savaşan yarım
düzineden fazla silahlı grup ve ülkeye fiilen hükmeden iki ayrı
hükûmet var… Uluslararası camianın tanıdığı Millî Mutabakat
Hükûmeti ve Halife Hafter’in kontrolündeki Tobruk merkezli
gayrimeşru hükûmet. Mısır, Birleşik Arap Emîrlikleri, Suudi
Arabistan ve Fransa’nın desteklediği Halife Hafter, tam bir savaş
baronu. Emekli general olan Hafter, Kaddafi devrinde yaklaşık otuz
yıl devam eden Çad iç savaşında çok aktif görev yaptı. Daha sonra
Fransızlara esir düşünce, Kaddafi kendisine sahip çıkmadı.
Fransızlar kendisini serbest bıraktıktan sonra Amerika’ya gitti ve
besbelli orada yeni bir misyonla Libya’ya döndü!.. Bu savaş ağası,
yeni yeni ortaya çıkarılan son derece modern Amerikan silahlarıyla,
ülkeyi kan çanağına çevirmiş durumda. Son günlerde Türkiye’ye de
bulaşmaya kalkıştı.
Türkiye’nin, Fayiz es-Serrac
başkanlığındaki Millî Mutabakat Hükûmetine destek vermesini
hazmedemeyen Hafter, kendisini arkalayan güçlerin de tahrikiyle,
bize karşı açıkça cephe aldı. Ve Trablus’tan Türkiye’ye yapılacak
uçuşları engelleyeceklerini, keza buraya yapılacak uçuşları hedef
alacaklarını, aynı şekilde Libya limanlarına yaklaşacak Türk
gemilerinin de kendileri için hedef olacağını söyleyerek küstahça
tehditlerde bulundu. Bununla da kalmayıp, Libya’da bir şirkette
çalışan, altı tane denizci vatandaşımızı alıkoyma cüretini
gösterdi. Türkiye’nin çok sert tepkisi ve “meşru hedefimiz
olursun…” ikazı üzerine vatandaşlarımızı serbest bırakmak zorunda
kaldı. Meselenin temelinde elbette, Doğu Akdeniz’deki enerji
kaynakları üzerinde cereyan eden bölgesel ve küresel paylaşım
kavgaları yatıyor. Halife Hafter de kendisini ortaya süren güçlerin
piyonu olarak burada figüranlık yapıyor. Bu savaş ağası nereye
kadar gidebilir, zaman gösterecek. Ama ağababası Muammer
Kaddafi’nin sonuna bakılırsa, bunun da pek farklı olmayan bir
akıbete duçar olması kaçınılmaz. Hafter, meşru hükûmetin merkezi
olan Trablus’u ele geçirmek için saldırıya geçti. Ancak hezimete
uğradı ve lojistik merkezini de kaybetti.
Bu arada Trablus’un doğusundaki
Tacura bölgesinde bulunan Göçmen Barınma Merkezini bombalayarak en
az 44 kişinin ölmesine ve 130’dan fazla insanın da yaralanmasına
sebep oldu… BM’nin Libya’daki temsilcisi bunun çok açık biçimde bir
savaş suçu teşkil ettiğini ve bu konuda derhal soruşturma
başlatılması gerektiğini söylüyor. Bakalım uluslararası camia
hakikaten bu katliamın üzerine gidecek mi, yoksa o ölenler nasıl
olsa kimsesiz göçmenlerdi diye kulağının üstüne yatacak mı? Eğer
insanlık bütünüyle ölmediyse, Halife Hafter isimli katilden bunun
hesabı sorulmalıdır. Sadece laf olsun kabilinden kınamalarda
bulunmak yetmez. Bu korkunç olayın hesabı ciddi biçimde sorulmalı.
Aksi hâlde bu savaş lortları insanlık suçu işlemekten geri
durmayacaktır. Ne yazık ki, BM’nin bu konuda sicili pek de parlak
değil. Halife Hafter benzeri bir savaş ağası olan Muhammed Farah
Aidid, 1991 yılında Somali’de darbe yapıp Siad Barre’yi devirmiş,
fiilen iktidara el koymuştu. Buraya giden BM Barış Gücüne (Çevik
Bir bu gücün komutanı idi…) de saldıran General Aidid, maalesef
geçici olarak başarı da sağladı. BM Gücünün çekilmesine yol açan
General Aidid, 1995’te kendisini Devlet Başkanı ilan etti. Ancak
eski ortaklarıyla aralarında iktidar kavgası çıktı. Ve bu savaşta
General Aidid yaralandı, 1996 yılında da öldü…
Kara Şahin Düştü (Black Hawk
Down) filmine konu teşkil eden, BM’nin Somali operasyonunun fiyasko
ile sonuçlanması, Somali halkına çok pahalıya mal oldu… Yaklaşık 22
yıl boyunca, ülkede hükûmet otoritesi kurulamadı ve savaş ağaları
arasındaki çatışmalarda, binlerce insan hayatını kaybetti. Hâlen
ikiye bölünmüş durumdaki Somali’de, kamu düzenini kurma çabaları
güçlükle sürüyor. Küresel güçlerin güdümündeki Eş-Şebap terör
örgütü, intihar saldırılarıyla oluk oluk kan akıtıyor. Evet, Libya
da fiilen iki veya daha fazla parçaya bölünmüş durumda. Doğrusu tam
olarak kimin kimle mücadele ettiği dahi belli değil. İşte bu toz
duman içinde general eskisi Hafter, Libya’nın geleceğini rehin
almış durumda… Libya ile Somali’nin tarihi ne yazık ki birbirine
çok benzer. 1969’da Somali’de, Devlet Başkanı Abdurreşid Ali
Şermake suikasta kurban gidince, General M. Siad Barre iktidara el
koymuştu. Libya’da da aynı yıl Muammer Kaddafi, Melik Sunusi’yi
devirerek ülke yönetimini ele geçirmişti. Siad Barre yirmi iki yıl,
Kaddafi kırk yıl sonra devrildi. Ve Kaddafi linç edilerek
öldürüldü. Bakalım Hafter’in akıbeti ne olacak…